MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü; 23.12.2008 tarihli duruşmada açıklanan Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasında TCK'nın 158/2. maddesi tatbiki isteminin bulunduğu, sanık müdafinin de bu mütalaaya karşı savunma hakkını kullandığı, TCK'nın 53.maddesinin tatbikinde de yasaya aykırılık bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmakla tebliğnamedeki 1 ve 2 no'lu bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır.Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır. 26.05.2006 tarihli yoklama fişine göre aynı büroyu paylaşıp,... (...) Vergi Dairesi mükellefi olarak 12.05.2006 tarihinden itibaren “danışmanlık hizmeti” işine başlayan ve ... Madencilik...A.Ş. ticari ünvanlı şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu,... Beldesi'nde de kum ocağı işleticiliği yaptığı bildirilen sanığın, merkezi ... ilçesinde olan ......Ltd. ticari ünvanlı şirketle ticari ilişki içine girdiğinde tanıştığı şirket yetkilisi katılana, kendini Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ... Bölge temsilciliğinde görevli-yetkilisi olarak tanıtıp aynı zamanda ilgili resmi kurumun bağlı bulunduğu Devlet Bakanı ... ile de aile dostu olduğunu da söyleyip, şirket için sac kıvırma-kesme makinaları alımında uygun devlet kredisi kullanımını kısa sürede sağlayabileceğini belirtip şikayetçiyi inandırması, zaman içinde gerekli evrakın hazırlanması için yönlendirmelerde bulunması ve kredi dosyasını iş takibi için şahsın teslim alarak “ekspertiz”in işyerine gelip rapor hazırlayacağını, bu işlem için para yatırılması gerektiğini, bu hususta da işin hızlı ve olumlu yürümesi için şahsi banka hesabına ücret yatırıldığında yardımcı olacağını belirterek, 29.06.2006 tarihinde banka havalesi yoluyla ismine 1.750 TL yatırılmasını sağlaması, ardından kredinin çıktığını, onay-imza aşamasında olduğunu, bizzat Devlet Bakanı'na imzalatacağını vurgulayıp, kredi ödemesi için belli bir oranda teminatın benzer gerekçelerle şahsi hesabına yatırılması gerektiğini söyleyerek 04.07.2006 tarihinde 8.000 TL'nin yine banka havalesi yoluyla gönderilmesini sağlaması eylemlerinin “zincirleme nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;TCK'nın 52/4 maddesinin tatbikinde infaza yönelik olacak şekilde “...ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği” ihtaratının yazılmaması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hüküm fıkrasının 6.paragrafının sonuna “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına” cümlesi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.