Tebliğname No : 11 - 2011/102334MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 09/11/2010NUMARASI : 2009/660 (E) ve 2010/1187 (K)SUÇ : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Ankara Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapmakta iken hakkında yürütülen disiplin soruşturması kapsamında Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun 12.11.2005 tarihli kararı ile baro levhasından kaydı silinen sanığın, bu durumu gizleyip, avukat olmasından dolayı güven oluşturduğu katılanlardan davaları takip edeceğini söyleyerek muhtelif tarihlerde ve müteaddit defalar para almak suretiyle haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda; Oluşa, sanığın savunmalarına, katılanların aşamalardaki beyanlarına, tanık anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; katılan H.. C..''ün aşamalarda verdiği ifadelerinde; sanığın, borç olarak ve arkadaşlık ilişkisi çerçevesinde kendisinden para aldığını, avukatlık veya dava masrafı adı altında herhangi bir şekilde kendisinden para almadığını, ancak kendisinin avukatlık mesleğinden çıkarıldığını gizlediğini belirttiği, sanığın verdiği ifadelerinde; katılandan almış olduğu paraları borç olarak aldığını savunduğu, bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde sanığın, dolandırıcılık suçunu oluşturabilecek nitelikte hileli hareketler sergilediğine ilişkin somut ve kesin bir delil elde edilemediği ve dolandırıcılık suçunun kurucu unsuru olan hile öğesinin somut olayda oluşmadığı, sanığın eyleminin kanunda tanımlanan dolandırıcılık suç tipini oluşturmadığı, kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı ve hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamayacağına ilişkin temel ilkeler dikkate alındığında; dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığının anlaşılması karşısında; sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, delillerin takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde mahkümiyetine hükmolunması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.