Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5290 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11444 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık HÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Şikayetçi ...'ın daha önceden diğer şikayetçi ...'dan haricen satın aldığı... plaka sayılı aracını satışa çıkarttığı, sanık ile yaptıkları pazarlıkta 2.000,00 TL nakit ve 600,00 TL bedelinde senet karşılığında anlaştıkları, sanığın, araç satış sözleşmesi ile birlikte senedi imzalayarak şikayetçiye verdiği, nakit paranın evinde olduğun söylemesi üzerine yanlarında tanık olarak dinlenen ... bulunduğu halde yola çıktıkları, sanığın ... Mahallesi'ndeki bir evin önünde durarak aracı park edip geleceğini söyleyip şikayetçi ve tanığı araçtan indirdikten sonra hızla olay yerinden uzaklaştığı, akabinde aracı temyiz dışı sanıklara sattığı somut olayda; sanığın, aracı satın alırken nakit parayı ödediğini, üstü için senet verdiği, kimseyi yolda indirip kaçmadığını savunmasına karşın şikayetçinin anlatımlarının tanık Kadir Karuş'un beyanları ile doğrulanması karşısında sanığın üzerine atılı dolandırıcılık suçunu işlediğine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak,TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu aykırılık aynı Kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasında yer alan; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın “c” bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.