Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4943 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11984 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmas??nın, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır. Somut olayda; sanığın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ...'in danışmanı olduğunu iddiaettiği,... isimli şahsın yakın tanıdığını olduğunu, bu şahsın kendisini ve birçok kişiyi işe soktuğunu, bu nedenle şikâyetçileri ve yakınlarını işe aldırabileceğini söyleyerek, şikâyetçilerden belirli miktarda parayı elden ve PTT havalesi ile aldığı, yapılan araştırmada ... isimli bir danışmanın bulunmadığının tespit edildiği, sanığın şikâyetçilere karşı kendisinin menfaatine, şikâyetçilerin zararına olarak yarar sağlandığı, eyleminin basit nitelikte dolandırıcılık suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1-Sanık hakkında temel ceza tayini sırasında hürriyeti bağlayıcı cezanın alt sınırdan belirlendiği halde adli para cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesi, 2-Sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının, paraya çevrilmesi sırasında uygulanan TCK’nın 52/2.maddesinin gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla " 100 gün" “125 gün” “41 gün” “34 gün”ve "2000 TL, 2500 TL, 820 TL, 680 TL " adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla "5 gün" “6 gün” “2 gün” “1 gün” ve "20 TL" adli para cezası ibaresinin eklenmesi, hükmün ilgili kısmına “bir günü” ibaresinden önce gelmek üzere “bu cezanın 5237 sayılı TCK’nın 52/2. maddesi gereğince ” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.