Tebliğname No : 11 - 2010/86180MAHKEMESİ : İzmir 23. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 17/06/2009NUMARASI : 2008/198 (E) ve 2009/595 (K)SUÇ : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanığın yokluğunda verilen mahkûmiyet hükmünün, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edilerek kesinleştirildiği, ancak kararın tebliğ edildiği 23.09.2009 tarihinde sanığın başka bir suçtan cezaevinde bulunduğu anlaşılmakla; sanığa yapılan tebligatın usulsüz olduğu, sanığın 02.11.2009 tarihli eski hale getirme ve temyiz isteğinin haklı, temyizin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek, temyize ilişkin eski hale getirme istekleri hakkında karar verme görevi Yargıtay'ın ilgili dairesi olduğundan, mahkemece verilen 09.12.2009 tarihli temyiz talebinin kabulüne dair değişik iş kararın yok hükmünde sayılarak yapılan temyiz incelemesinde;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşür??lmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Sanık T.. K..'in katılanlara ait "G.. Oto Kiralama" iş yerine sahte M.. A.. D..z kimliği ve sürücü belgesi ile müracaat ederek ..... plakalı otomobili kiraladığı, kira süresi dolduğunda kiraladığı otomobili katılanlara iade ettiği, aynı gün sanık T.. K..’le birlikte hareket eden B.. T..'ün sahte G. G.. adına düzenlenmiş sürücü belgesi ile katılanlara ait iş yerinden araç kiralamak üzere müracaat ettiği, sanık T.. K..'in de sahte M.. A.. D.. adı ile katılan R.. G..’i telefonla arayarak yeğeni G.. G..'e araba lazım olduğunu daha önceden kendi kiraladığı otoyu G.. G..’e vermesini söyleyerek .. plakalı aracın B.. T..'e kiralanmasını sağladığı, sanığın sahte kimliklerle katılandan kiralayıp teslim aldıkları aracı iade etmediği Bünyamin ile birlikte hareket ederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirdiği, iddia edildiği olayda, Trafik Tescil Büro Amirliği'nin maddi varlıklarından sayılan sahte sürücü belgesini kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia olunması karşısında, eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-d maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilip görevsizlik kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.