Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4806 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16139 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaretHÜKÜM : Mahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani En az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar,kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için,öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle,kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.Sanığın, bir yerde alkol alırken, çocuğunun yüksekten düşme sunucu yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını öğrendikten sonra ilgili hastaneye gittiği, çocuğunun orda uzandığını ve kimsenin onunla ilgilenmediğini iddia ederek, hastanenin temizlik görevlisi ile sözlü olarak tartıştığı ve ona vurmak için onu kovalamaya başladığı, temizlik görevlisinin koşarak hastanedeki polis odasının içine saklandığı, hastanede polis memuru olan müştekinin de olaya müdahale etmek istediği esnada sanığın polis memuru müştekiye yönelik sinkaflı hakaretlerde bulunduğu, “seninle görüşeceğiz” diyerek tehdit ettiği ve polis memurunun boğazına sarılarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu, 1.05 promil alkollü olduğu belirlenen sanığın daha sonra polis odasının kapısına tekme ve omzuyla vurarak kapıyı kırdığı, böylece sanığın kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,1-Kamu malına zarar verme ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;Sanık, müşteki ve tanık beyanları, görgü ve tespit tutanağı ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın suçları işlediği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Mahkeme tarafından sanığın sabıkalı olduğunun belirtilmesi yanında, bir daha suç işlemeyeceği hususunda olumlu bir kanaat oluşmadığı gerekçesiyle erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş olması ve gösterilen gerekçelerin yasal ve yeterli olması karşısında, bu yönde bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,2-Görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;Sanık, müşteki ve tanık beyanları, görgü ve tespit tutanağı ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın, polis memuruna yönelik tehdit ve yaralama eylemlerinde bulunarak üzerine atılı suçu işlediği dikkate alınarak TCK'nın 265. maddesinin yasal unsurlarının oluştuğunun anlaşılması karşısında, bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Mahkeme tarafından sanığın sabıkalı olduğunun belirtilmesi yanında, bir daha suç işlemeyeceği hususunda olumlu bir kanaat oluşmadığı gerekçesiyle erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş olması ve gösterilen gerekçelerin yasal ve yeterli olması ile TCK'nın 265. maddesinin unsurlarının oluşması karşısında, bu yönde bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.Sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 265/1. maddesi uyarınca "suçun işleniş biçimi, sanığın kastın yoğunluğu nazara alınarak" denilmek suretiyle anılan maddenin kanundaki yaptırımının asgari hadden uzaklaşılarak tayin olunması gerektiği kabul edildiği halde hapis cezasının asgari hadden tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı TCK'nın 265. maddesi gereğince temel ceza olarak 6 ay hapis cezası belirlendikten sonra, aynı Kanun'un 62. maddesi gereğince 1/6 indirim yapılmak suretiyle 5 ay hapis cezası yerine, hesap hatası sonucu 10 hay hapis cezasına karar verilmek suretiyle fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasında yer alan, “10 ay hapis cezası” ifadesinin çıkartılarak yerine, “5 ay hapis cezası” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.