Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 46 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6796 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanık ...'ın daha önce tanıdığı seksen yaşında olan ve vesayet altında bulunan katılanın yanına gelerek, kendisine olan borcunu ödemek istediğini söylediği, bankadan para çekmek üzere ... ilçesinden ... ilçesine geldikleri, sanık ...'ın yanında oğlu sanık...'ın da bulunduğu, katılanın da borcun ödeneceğini düşünerek sanıklarla birlikte bankaya gitmeye karar verdiği, giderken, sanık ...'ın, eşinin annesiyle evli olan sanık ...'yi arayarak, kendilerine kredi konusunda yardımcı olmasını istediği, hep birlikte bir yerde oturdukları, daha sonra bankaya gittikleri, sanık ...'ın, katılana, bankadaki parasına bloke konulduğunu, bu nedenle para çekemediğini, borcunuödemesi için kendi yerine kredi çekmesini katılandan istediği, katılan da borcunun ödeneceğini düşünerek bunu kabul ettiği, sanık ...'ın ayrıca, banka görevlilerine katılanın oğlu olduğunu söylediği, hayırlı bir iş olduğu için... ilçesinde kredi çekildiğini belirttikleri, sanık ... ile katılanın kredi işlemlerini birlikte takip ettikleri, diğer sanıkların bankanın içinde bekledikleri, 6.000 TL kredi çekildikten sonra katılanın parayı alıp dışarı çıktığı, paranın sonradan kendisine verileceği söylenerek katılanın elinden alındığı, katılan ve sanıkların, vesayet durumunu bankaya söylemedikleri, alınan doktor raporuna göre, katılanın, algılama düzeyinin gelişmediğinin belirlendiği, böylece sanıklar ... ve ...'ın eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek, diğer sanık ...'nın da, bu kişilere yardım etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda,1-Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, ayyaşlık veya bunlara benzer durumlarda bulunma dolayısıyla, fiil ve hareketlerin saikini ve sonuçlarını doğru olarak algılayamayan kişilerin dolandırılması, TCK'nın 158/1-c bendiyle ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir. Algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle kişilerin aldatılması daha kolaydır. Algılama, duyu organları aracılığıyla, olay, nesne ve ilişkileri birbirinden ayırt etme demektir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, uyuşturucu etkisinde bulunma yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olan kişilerin aldatılması suçun konusudur. Mağdurda zayıf da olsa bir irade, zayıflamış bilinç var olmalıdır. Akla uygun davranma demek, belli bir olay karşısında normal insanlardan çoğunun izleyeceği davranışa uygun hareket etmek demektir. Hâkim, somut olayın mahiyetini, kişinin içerisinde yaşadığı sosyal çevreyi, gelişme derecesini, muhakeme ve fikrî becerisini göz önünde tutarak değerlendirme yapacaktır. Algılama yeteneğinin çok zayıf olması veya hiç olmaması halinde, aldatılması gereken bir irade söz konusu olmayacağından dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyeceğinden hırsızlık suçu söz konusu olacaktır. Ceza sorumluluğu olmayan on iki yaşını bitirmemiş çocukların ve tam akıl hastalarının yaptıkları hareketlerin anlam ve sonuçlarını bilemeyeceklerinden aldatılmalarından ve dolandırılmalarından bahsedilemez. on iki yaşını tamamlayıp on beş yaşını tamamlamayan çocukların algılama yeteneklerinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, bulunmaması halinde eylem, hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Fail, bilerek mağdurayuşturucu madde vererek veya sarhoş ederek onun algılama yeteneğini azaltmış ise ve oluşturulan bu zayıflık anında mal alınmışa eylem, TCK'nın 148/3 kapsamında mefruz cebir kapsamında değerlendirileceğinden yağma suçunu oluşturacaktır. Bu hukuksal olgular ışığında somut olaya bakıldığında, katılan hakkında, 07/08/2007 tarihli “vesayet altına alınması uygundur” şeklindeki sağlık kurulu raporuna istinaden ... Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 13/09/2007 tarihinde kısıtlanma kararı verildiği ve katılana vasi tayin edildiği, yapılan soruşturma sırasında da, tek bir uzman hekim tarafından başka rapor verildiği, bu rapora göre, katılanın algılama düzeyinin yeterince gelişmediği, soyut düşüncesinin bozuk olduğu, gerçeği değerlendirmesinin yetersiz olduğu, içgörüsünün olmadığı, kandırılmaya eğilimli olduğu ve demansiyel bir süreçte olduğu belirtilmesine rağmen, tek hekim tarafından alınan raporun içerik itibariyle suçun unsurlarını ortaya koyamadığı için yetersiz ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı dikkate alınarak, katılanın algılama yeteneğinin olup olmadığı, bu anlamda akıl hastası olup olmadığı, algılama yeteneği varsa, zayıf olup olmadığına dair, Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınarak, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,2-Kabule göre de; sanık ...'nin, diğer sanıklarla birlikte hareket ederek katılanı bankaya götürdükleri, katılan, sanık ...'ın kredi çekerek, kendi alacağını ödeyeceği düşüncesiyle bankaya gittiği, burada katılanın kandırılarak ve sanık ...'ın, hesabına bloke konulduğu belirtilerek katılan adına kredi çekildiği, kredi işlemlerinin bizzat sanık ... tarafından takip edildiği, paranın katılan yerine sanık ...'a verilmesi sırasında sanık ...'nin de orada olduğu, sanık ...'ın, katılanın oğlu olmadığını bildiği halde banka görevlilerini uyarmadığı, bu nedenle sanık ...'nin, baştan itibaren diğer sanıklarla eylem ve fikir birliği içinde hareket etmek suretiyle aynı iştirak iradesi altında TCK'nın 37. maddesi kapsamında dolandırıcılık suçunu işlediği gözetilmeden yardım eden sıfatıyla mahkumiyet kararı verilerek eksik ceza tayini,3- Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nın 158/1-c maddesi uyarınca "olayın oluş şekli, suçun işlenmesindeki özellikler ve zararın miktarı nazara alınarak takdiren ve teşdiden" denilmek suretiyle anılan maddenin kanundaki yaptırımının asgari hadden uzaklaşılarak tayin olunması gerektiği kabul edildiği halde hapis cezasının asgari hadden tayin edilmesi,4-Sanık ... hakkındaki 1yıl 8 ay olan uzun süreli hapis cezasının ertelendiği dikkate alınarak, 5237 Sayılı TCK'nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlü hakkında 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinin kullanılmasına ilişkin yasaklama hükmü uygulanamayacağı hususunun gözetilmemesi,5-Sanık ... ve ... hakkında verilen hükümler açısından; 5237 sayılı TCK'nın 51 .maddesine göre sadece hapis cezalarının ertelenmesi mümkün iken adli para cezalarını da kapsayacak şekilde cezaların ertelenmesine karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin ve sanık ...'nın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.