Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3842 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18614 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgenin düzenlenmeside yalan beyanHÜKÜM : BeraatDosya incelenerek gereği düşünüldü;Kamu davasına katılma istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyen şikâyetçi vekilinin 5271 Sayılı CMK'nın 237/2 ve 238. maddeleri uyarınca davaya katılmasına karar verilmek suretiyle hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.Sanıkların, görev yaptıkları PTT Genel Müdürlüğü’ne vermiş oldukları tedavi yardımı beyannamelerinde bakmakla yükümlü oldukları kişiler arasında mevzuat gereğince sağlık yardımından yararlanamayacak kişileri göstermek suretiyle tedavi yardımından yararlanmalarını sağlayarak dolandırıcılık ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda; 1-Sanıklar ..., ..., ..., ... hakkında dolandırıcılık ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik incelemede; Sanıkların, bakmakla yükümlü olarak gösterdikleri SGK ‘dan maaş alan yakınlarının PTT Genel Müdürlüğü’nün sağlık hizmetlerinden yararlanmasalar bile kendi sosyal güvenceleri kapsamında söz konusu tedavi giderlerinin yine kurumlarınca karşılanmasının gerekeceği, nitekim suç tarihinden sonra sosyal güvenlik hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde birleştirilmesi sonucunda harcamaların ortak bir kaynaktan yapılması nedeniyle kurumun herhangi bir zararının oluşmayacağı, kurum yetkililerinin, sağlık yardımından yararlanacak kişileri denetleme ve kontrol yükümlülüklerinin bulunması nedeniyle sanıkların hatalı bildirimde bulunmalarının hile boyutuna ulaşan eylem niteliğinde olmadığı gibi, sanıkların yaptıkları işin doğru olduğu saikiyle hareket etmeleri hususları birlikte değerlendirildiğinde gerek dolandırıcılık gerekse de resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçlarının yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayanılarak verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,2-Sanık ... hakkında dolandırıcılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Sanığın hüküm tarihinden sonra 04.04.2013 tarihinde öldüğünün UYAP üzerinden MERNİS’ten temin edilen nüfus kaydından anlaşılması karşısında, hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 64/1.maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.