MAHKEMESİ : Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.Somut olayda; 2022 sayılı Kanun uyarınca özürlü aylığı talebinde bulunan sanık N.. A.. adına düzenlenen aylık bağlamaya esas belgelerin incelenmesinde; sanığın Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden aldığı 24/09/2008 ve 3987/8.2 sayılı sağlık kurulu raporunda özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %90 olduğunun belirtilmesine rağmen raporun hastane kayıtlarına uygun olmadığının ve gerçeğe aykırı olduğunun tespit edildiği, sanığın da özürlü aylığı için bu raporla birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu'na Tatvan Mal Müdürlüğü aracılığıyla başvuruda bulunduğu, diğer taraftan Bitlis Devlet Hastanesince düzenlenen 21/10/2010 tarih ve 1425 sayılı sağlık kurulu raporuna göre şüphelinin özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %0 olduğunun belirlendiği, sanığın 01/12/2008-20/05/2010 tarihleri arasında aylığa hak kazanmadığı halde 5.061,26 TL özürlü aylığı aldığı ve raporun sahte olduğunun tespit edilmesi üzerine aylığının kesildiği, sanığın bu şekilde kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçunu işlediğine yönelik aşağıda belirtilen neden dışında mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.5237 sayılı TCK'nın 168/2. maddesinin: "Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir." şeklinde düzenlendiği; sanığın ise zararı hüküm verildikten sonra gidermesi karşısında; tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı Kanun’da, 765 sayılı Kanun'dan farklı olarak "gün para cezası” sisteminin kabul edilmesine bağlı olarak nispi para cezasına yer verilmediğinden, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken, TCK’nın 158/1-e-son maddesine göre adli para cezasının, TCK’nın 52. maddesi uyarınca, elde edilen veya elde edilmek istenilen haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde temel gün birim sayısı üzerinden belirlenip, artırım ve indirimlerin yapılmasından sonra elde edilen sonuç gün birim sayısının, 20-100 TL arasında belirlenecek bir gün karşılığı para miktarı ile çarpılması suretiyle tayin edilmesi gerekirken, infazda tereddüde yol açacak şekilde doğrudan haksız menfaatin iki katına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında kurulan hüküm fıkrasında yer alan “10.122,52 TL” ve “8.435,43 TL” para cezası ibarelerinin "506 gün”, “421 gün” adli para cezaları terimleriyle değiştirilmesi ve “421 gün olarak belirlenen gün para cezasının TCK’nın 52/2 maddesi gereğince günlüğü 20.00 TL’den hesap edilerek sonuç olarak 8.420 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına" ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.