Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 28636 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14523 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanıklardan lllllll Şirketinin yetkilisi olduğu, diğer sanık S.. B..'in ise, adı geçen şirketin ortağı olduğu, ancak imza yetkisinin bulunmadığı; sanık llll'ın, katılan şirketten alınan mallara karşılık olarak, lllll Bankası A.Ş. Gıda ........Şubesine ait, llllll numaralı, 15/10/2008 keşide tarihli, 6.000 TL bedelli çeki, şirketin kaşesini bastıktan sonra, imzalayarak, ciro edip, katılan şirket personeline verdiği; çekin ödenmemesi üzerine, katılan şirketçe, icra takibi başlatıldığı, bu aşamada, sanık llllll'in, çek üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle, imzaya ve borca itiraz ettiği, sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçları işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanıklar hakkında aynı eylem nedeniyle, İzmir C.Başsavcılığı’nın 30/06/2010 tarih ve 2010/1338 nolu iddianamesiyle resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından dava açıldığı, bu davanın İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/257 Esas ve 2011/135 Karar sayılı dosyasında görüldüğü ve 13/06/2011 tarihinde her iki sanık hakkında atılı suçlardan beraat kararı verildiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/257 esas sayılı dava dosyası getirilerek dosyanın incelenmesi, fiili ve hukuki bağlantı bulunması nedeniyle her iki dosyanın birleştirilerek, delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.