Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 28420 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 24343 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Mala zarar verme, tehdit, hakaret, kişilerin huzur ve sukununu bozmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir. Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı ya da benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte ya da daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.Sanığın katılan ...'ın oğlu, katılan ...'in kardeşi, katılan Seval'in ise kayın biraderi olduğu, katılan ...'a ait evin tapusunun katılan ...'e devredilmesi nedeniyle husumet oluştuğu, sanığın 06/09/2012 tarihinde husumete konu evin camlarını kırdığı, kapılarına ve bacalarına zarar verdiği, 2 adet katılanlar ... ve ...'e yönelik ölümle tehdit içerikli kendi el yazısıyla yazdığı kağıtları eve bıraktığı, sonrasında 07/09/2012 tarihinde katılan ...'ın eşi katılan Seval'i cep telefonuyla arayıp, ...'a yönelik "...'i öldüreceğim, O'nun kafasını koparacağım." şeklinde sözler söylediği, sonrasında evin önüne gelerek balkonda bulunan katılan Seval'e yine katılan ...'e yönelik "kocanı bugün de olsa sonra da olsa öldüreceğim" şeklinde tehdit ettiği, bu konuşmaları evin dışında bulunan ...'in de duyduğu, sanığın ayrıca 10/09/2012 tarihli kolluk tarafından tutulan cep telefon tespit tutanağında belirlendiği üzere 07/09/2012 ve 09/09/2012 tarihlerinde katılanın ...'in kullanmış olduğu telefona ölümle tehdit ve hakaret içerikli mesajlar gönderdiğinin anlaşıldığı, böylelikle şüphelinin üzerine atılı zincirleme olarak katılanlar ... ve ...'i ölümle tehdit ettiği, cep telefonu ile birden çok mesaj göndermek suretiyle ...'e zincirleme şekilde hakaret ettiği, yine cep telefonuyla aramak ve evinin önüne gidip bağırıp çağırmak suretiyle katılan Seval'i huzur ve sükununu bozduğu iddia edilen olayda,1)Sanık hakkında mala zarar verme ve hakaret suçlarından verilen kararların temyizinin incelenmesinde;Hükmolunan cezaların miktar ve türüne göre karar tarihi itibariyle; 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 2. maddesi uyarınca, doğrudan verilen 3.000 TL ve altında kalan adli para cezalarının temyizinin mümkün olmaması karşısında, sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi gereğince REDDİNE, 2-Sanık hakkında tehdit suçundan verilen kararın temyizinin incelenmesinde;Dosyada bulunan 01/09/2012 tarihli olay yeri görgü tespit tutanağı ve tanık Nazif beyanı ile 2 adet takvim yaprağına katılanlar ... ve ...'e yönelik ölümle tehdit içerikli kendi el yazısıyla "Bana yar olmadı size mezar edeceğim. Size de yar etmem yakacağım Allah Şahidim." ile "Ya beni öldürün ya da ben sizi öldireyim tapıyı al baba ölüm olur ..." yazmak suretiyle zincirleme olarak tehdit ettiği, sonrasında 07/09/2012 tarihinde Akhisar ilçe merkezinde ikamet eden katılan ...'ın eşi katılan Seval'i cep telefonuyla arayıp, katılan ...'a iletilmek kastıyla katılan ...'a yönelik "...'i öldüreceğim, O'nun kafasını koparacağım." şeklinde sözle tehdit ettiği yine sonrasında evin önüne gelerek balkonda bulunan katılan Seval'e yine iletme kastıyla katılan ...'e yönelik "kocanı bugün de olsa sonra da olsa öldüreceğim" şeklinde tehdit ettiği, sanığın ayrıca 10/09/2012 tarihli kolluk tarafından tutulan cep telefon tespit tutanağında belirlendiği üzere katılan ...'in kullanmış olduğu telefona mesajlar çekmek suretiyle TCK'nun 106/1-1 cümlesinde düzenlenen tehdit içerikli mesajlar gerekçesine dayanılarak mahkemenin mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 3)Sanık hakkında kişinin huzur ve sükunu bozma suçundan verilen mahkumiyet kararının temyizinin incelenmesinde ise;Sanık hakkında, katılan Seval'e yönelik eylemleri nedeniyle kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kamu davası açıldığı, katılan ...'e yönelik kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan açılmış bir davanın bulunmadığı, sanığın katılan Seval'e yönelik eylemlerinin atılı suçu oluşturup oluşturmadığının tartışılması gerektiği gözetilmeden, sanığın ...'e yönelik olarak huzur ve sükunu bozma suçunu işlediğinin kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.