Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2786 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9395 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık HÜKÜM : Mahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Almanya'da ikamet eden katılanın, Türkiye'de emeklilik işlemlerini tamamladıktan sonra, Almanya'ya döndüğü, sanığın, katılanı telefon ile arayarak emekli olanlara yeni imkanlar tanındığını, emeklilikte basamak yükseltmenin mümkün olduğunu söyledikten sonra bu işlemleri katılan adına takip edeceğini belirtip, yapacağı işlemler için masraf adı altında muhtelif zamanlarda, müteaddit defalar katılandan toplam 2000 TL ve 4894 Euro para aldığı; ancak katılanın Türkiye'ye döndüğünde emeklilere basamak yükseltme adı altında herhangi bir imkanın tanınmadığını öğrendiği, sanığın, bu şekilde katılanı aldatarak emeklilik işlemlerini takip ettiğinden bahisle para almak suretiyle haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda;Oluşa, sanığın savunmalarına, katılanın aşamalardaki beyanlarına, tanık anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın, Almanya'da ikamet eden katılanı telefon ile arayarak, emekli olanlara yeni imkanlar tanındığına ve emeklilikte basamak yükseltmenin mümkün olduğuna dair yalanlar söyledikten sonra bu işlemleri katılan adına takip edeceğini belirtip, sözde yapacağı işlemlere ilişkin masraf adı altında muhtelif zamanlarda birden fazla kez katılandan toplam 2000 TL ve 4894 Euro para alması ve bu şekilde haksız menfaat temin etmesi şeklinde gerçekleştirdiği sabit görülen eyleminin müteselsilen dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Cezanın ölçü biriminin Türk Ceza Kanunun 61/6. maddesi hükmünde düzenlendiği; "Hapis cezasının süresinin, gün, ay ve yıl olarak belirleneceği, bir gün 24 saat, bir ay 30 gün olduğu, yıl hesabının da resmi takvime göre hesap edileceğinin belirtildiği, mahkeme tarafından alt hadden uzaklaşılarak sanığa 1 yıl 8 ay hapis cezası verildikten sonra, TCK'nın 43/1. maddesi uyarınca 1/4 oranında arttırım yapılmak suretiyle belirlenecek cezanın 1 yıl 13 ay yerine, 2 yıl 1 ay olarak belirlenmesi, bilahare her iki halde de takdiri indirim yapıldığında sonuç cezanın 1 yıl 8 ay 25 gün olacağı ve sonuca etkisinin bulunmayacağından bozma nedeni yapılmamıştır."Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Zincirleme suç hükümleri kapsamında sanığa verilen cezadan arttırım yapılırken uygulama maddesi olarak TCK'nın 43/1. maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK'nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümde zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına ilişkin fıkraya, “TCK'nın 43/1. maddesi gereğince” ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.