Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2732 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16794 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/203908MAHKEMESİ : Ankara 19. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 04/05/2010NUMARASI : 2009/284 (E) ve 2010/530 (K)SUÇ : Dolandırıcılık, güveni kötüye kullanmaDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Katılanın, sanıkla Ankara'da Vakıflar Genel Müdürlüğünde tanıştığı, sanıktan Vakıflar Genel Müdürlüğünde olan borcunun ödenmesi işine yardımcı olmasını istediği, sanığın da bunu kabul ettiği ve paranın yarısını verdiği takdirde kalan borcu düşürebileceğini söylediği, bunun üzerine katılanın da, Vakıfbank'a borcu olan 22.000.00 TL'yi sanığa verdiği, daha sonra sanığın, görüşme yapmak için katılandan cep telefonunu istediği, katılanın, cep telefonunu içinde hat olmaksızın sanığa verdiği, parayı ve telefonu alan sanığın, telefona kendi hattını taktığı ve telefonla görüşme yapıyormuş gibi yaparak Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden çıkıp gittiği, daha sonra parayı da yatırmadığının öğrenildiği, böylece sanığın, katılandan para alıp teslim etmeyerek güveni kötüye kullanma suçunu, hileyle telefonu alıp getirmeyerek de dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, sanığın, katılana yönelik hileli hareketlerde bulunarak, ödenecek olan paranın yarısını vermesi halinde, borcun diğer yarısını düşürebileceği hususunda katılanı ikna ederek ve iradesini fesada uğratarak önce parasını, sonra da telefonunu alarak olay yerinden uzaklaşması eyleminin kül halinde dolandırıcılık suçunu oluşturacağı dikkate alınarak 5237 sayılı TCK'nın 157/1. maddesi kapsamında sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.