MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanığın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmünün sorgusunda mahkemeye bildirdiği son adrese tebliğ edilmeden doğrudan mernis adresine çıkarılarak Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesine göre yapılan tebliğin usulsüz olduğu ve 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 311.maddesi hükmüne göre, eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde, inceleme mercii Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan, sanığın öğrenme üzerine yaptığı temyiz isteminin süresinde olup bu nedenle mahkemenin 12.09.2013 günlü temyiz talebinin reddine dair kararı ve sonraki işlemler yok hükmünde olup sanığın asıl hükme yönelik temyiz isteminin öğrenmekle süresinde yapıldığı kabul edilerek yapılan incelemede;Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır. Müştekinin işyerine ait muhasebe defterlerini tutan sanığın, yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle müştekinin bir çok kez söz konusu defterlerin iadesini talep ettiği halde bahse konu defter ve belgeleri iade etmeyerek atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda;Sanığın, muhasebecilik yapma ve defter tutma yükümlülüğünün olmadığını, babasının, ... isimli şahsın bürosunda muhasebecilik yaptığını, kendisinin de babasına yardımcı olduğunu, babasının ölümünden sonra da kendisinin bir süre müştekinin evraklarını takip ettiğini, daha sonra bu büroya gitmediğini söz konusu defter ve belgelerin ... isimli şahısta olduğunu savunması, müştekinin, hükümden sonra mahkemeye sunduğu 29.08.2013 tarihli dilekçesinde, bahsi geçen belgelerin bir kısmının önceden sanık tarafından kendisine teslim edildiğini, geri kalan belgeleri de evinde bulduğunu, eksik evrakı olmadığını ifade etmesi ve yine sanığın, ... Odasında herhangi bir kaydının olmadığının anlaşılması karşısında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması açısından; müştekinin işyerinin gelir ve giderlerine ilişkin kayıtların ve suça konu defterin kim tarafından tutulduğunun açık bir şekilde tespit edilerek, sanığın savunmasında ismi geçen ...’in olayla ilgili bilgi ve görgüsüne başvurulması ve bu kapsamda müştekinin yeniden ifadesine alındıktan sonra tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.