Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25352 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 26099 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanık ve katılanın yan yana dükkanları olduğu ve sanığın katılanın dükkanının üzerine iki katlı daire yaptığı, ancak kat irtifakı kurulamadığı için başlangıçta bu daireleri tapuda sanığın katılan üzerine tescil ettirdiği, daha sonra yine sanığın katılana ait olan dükkanı da aldığı fakat tapuda kendisi üzerine geçirmediği, sanığın bu olaylardan önce ...Şubesinden ticari kredi kullandışı, bir süre sonra ise kullandığı krediye ilişkin limit artırımı talebinde bulunduğu, bankanın ise limit artırımı için ek teminat istediği ve sanığın kendisine ait olan fakat katılanın üzerinde görünen taşınmazları teminat olarak gösterdiği, tapuda katılan ve banka görevlisi ile birlikte ipotek işlemlerini yaptıklarını ve sanığın yeniden artırılan limit gereğince bankadan nakit kredi çektiği, sanık kredi çektikten sonra... İlçesinde ...'ın şube açtığı ve sanığın da ... Şubesinden çektiği krediyi bu şubeye aktarmak istediği, bu nedenle akrabası olan ve ... Şubesi müdürü olan tanık ...'a başvurduğu, ...'un ise kredi belgelerini ...'daki şubeden istediği, evraklar geldiğinde sanıktan ek teminat alması gerektiğini düşünerek kendisinden kefil getirmesini istediği ve buna ilişkin belgeleri sanığın eline verdiği sanığın katılanın yanına gittiği ve katılana ipotek belgelerinde eksik imzasının bulunduğunu söyleyerek katılanın imzasını alıp belgeleri bankaya teslim ettiği, sanığın kredi borcunu ödememesi üzerine bankanın katılan hakkında icra takibinde bulunduğu iddia olunan somut olayda, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, suça konu banka kredisinin ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine ilişkin dosya getirtilip incelenerek katılanın icra takibine itirazda bulunup bulunmadığı, hakkında yapılan icra takibi dosyası ile ilgili tahsilat yapılıp yapılmadığı, hukuk mahkemelerinde görülen dava dosyaları varsa tespit edilip incelenmesi suretiyle katılanın suça konu belgeyi ne şekilde imzaladığı, suça konu kredi sözleşmesi hakkında bilgi sahibi olup olamadığı belirlenerek, katılanın ne şekilde aldatılıp kefil olarak imzasının alındığı tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,Kabule göre de;Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108-152 sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesine aykırı davranılması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.