Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25234 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8118 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, özel belgede sahtecilikHÜKÜM : Mahkumiyet, tefrikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık ... hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, müdafisinin yapmış olduğu duruşmalı inceleme talebinin, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken CMUK'nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek ve mahkemece verilen tefrik kararına karşı sanıklar ... ve ... müdafii tarafından yapılan temyiz talebinin, itiraz merciince incelenerek reddine karar verilmesine karşın, söz konusu ret kararına karşı herhangi bir temyiz talepleri bulunmadığı anlaşılmakla sanık ... hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılan incelemede; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Sanık ...’ın, evrakı tefrik edilen ... ile fikir ve eylem birliği çerçevesinde saadet zinciri oluşturup, et balık kurumunun ismini kullanmaya karar verdikten sonra, suç işleme kararının icrası kapsamında sanığın, şikayetçilere çalışmış olduğu kurumun yurt dışından ithal ettiği hayvanları askeriyeye vadeli olarak satacaklarını, 45 gün sonra %8 kar payı ile parasını alacaklarını, peşin para konulması halinde bu kar payının şikayetçilere yansıtılacağını, kurum müdürü ile veznedarın bu konuyu bildiklerini söylemesi nedeniyle şikayetçilerin yatırım yapmaya karar verdikleri, bu kapsamda şikayetçilerin sanığa farklı zamanlarda değişik meblağlarda vermiş oldukları para karşılığında kurumun kaşesini bastığı kağıtlara kar payı sonucunda alınacak meblağı yazarak altını imzaladığı, ayrıca bu paraları genellikle kurum içerisinde almakla birlikte kendisinin olmadığı zamanlarda dosyası tefrik edilen kurum veznedarı olan ...’e ödemelerini söylediği ve şikayetçileri oyalamak maksadıyla her ay başında kar payını isteyip istemediklerini sorarak, oluşturduğu güven çerçevesinde para yatıran şikayetçilerin sayısını arttırdığı gibi, ana paraları da elinde tutmaya çalıştığı, kimi şikayetçilerin kar paylarının ana paranın üzerine eklenmesini istemelerine rağmen kimilerinin kar paylarını düzenli bir şekilde olmasa bile aldıkları, bu şekilde üç yıl boyunca şikayetçilerin paralarını kendi yararına kullanarak, almış olduğu paraları iade etmediğinin iddia edildiği olayda; 1-Sanığın şikayetçiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...’a yönelik eylemleri nedeniyle kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde; TCK’nın 158/1-d. maddesinde hapis cezası yanında adli para cezasına hükmedileceğinin belirtilmiş olmasına rağmen, sanık hakkında bu şikayetçilere yönelik eylemleri nedeniyle dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken, adli para cezasına karar verilmemiş olması ile şikayetçiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’den değişik zamanlarda menfaat temin etmesi nedeniyle cezasının TCK’nın 43. maddesi gereğince artırılması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,2-Sanığın, şikayetçiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’e yönelik dolandırıcılık eylemleri nedeniyle verilen mahkumiyet hükümleri ile sanık hakkında sahtecilik suçundan verilen beraat hükmüne ilişkin yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;a)...’ın soruşturma aşamasındaki beyanında, vermiş olduğu paranın patronu olan ...’a ait olduğunu, ...’in ricasıyla 180.000,00 TL’yi yatırdığını belirtmesi, ...’un ise sanığa 200.000,00 TL para verdiğini belirtmesi karşısında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, her iki şikayetçinin yeniden beyanlarına başvurularak ...’ın bahsettiği kişiyle, şikayetçi ...’un aynı kişiler olup olmadığı, paranın tek defa da mı yoksa peyder pey mi verildiği hususlarının araştırılması sonucunda, aynı kişiler olduğunun tespit edilmesi halinde sanığa iki kez ceza verilemeyeceği; yine paranın verilme durumuna göre sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının da değerlendirilmesi sonucunda sanığın hukuki durumunun tayini yerine, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, b)Tüm dosya kapsamından, sanığın, şikayetçiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...’dan değişik zamanlarda menfaat temin ettiğinin anlaşılmış olması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinde yer alan zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde eksik ceza tayin edilmesi, c)Şikayetçiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...’ün parayı elden verdiklerini belirtmelerine rağmen, peyder pey mi, yoksa tek defada mı verdiklerinin anlaşılamaması ve dosya kapsamında yer alan sanığın el yazısı ile tuttuğu notlarda, bu şikayetçilerin paralarını 2009 ile 2012 yıllarında değişik zamanlarda verdiklerinin yazılı olması karşısında; sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinde yer alan zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi açısından, adı geçen şikayetçilerin yeniden beyanlarına başvurularak paraları ne şekilde verdiklerinin tespitinden sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine, yazılı şekilde hüküm kurulması, d) TCK’nın 158/1-d. maddesinde hapis cezası yanında adli para cezasına hükmedileceğinin belirtilmiş olmasına rağmen, şikayetçiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...’a yönelik eylemleri nedeniyle dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken, adli para cezasına karar verilmemiş olması,e)Şikayetçileri kandırmak amacıyla, alınan para ile kuruma ait kaşeyi basması sonucunda oluşturduğu belgeler nedeniyle sahtecilik suçunun sübut bulduğu gözetilmeden, sanığın özel belgede sahtecilik suçundan mahkumiyeti yerine, beraatine karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, katılan ... vekili ve katılanlar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... vekili ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.