Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25228 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11839 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilikHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın arkadaşı olan katılan ...'ün kimlik bilgilerini kullanmak suretiyle şikayetçi ...'nun iş yerine giderek oradan beyaz eşya satın aldığı, 920,00 ve 850,00 TL bedelli keşide ve tanzim yeri bulunmayan, unsurları eksik olan özel belge niteliğindeki 2 adet senedi arkadaşının adıyla imzaladığı, ancak sahte kimlik kullandığının fark edilerek satın alm??ş olduğu eşyaların kendisine teslim edilmeden ihbar sonucu polis tarafından yakalandığı olayda; yerel Mahkeme'nin 13/11/2007 tarih 2007/348 E. 2007/456 sayılı kararıyla sanığın mahkumiyetine karar verildiği, Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 09/06/2008 tarih ve 2008/5201 esas, 2008/5846 sayılı kararıyla hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562.maddesiyle değişik CMK’nın 231 ve TCK’nın 7/2 maddeleri gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması gerekçeleriyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmakla;Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkûmiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;TCK’nın 53.maddesinin 3.fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu aykırılık aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasında yer alan; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.