Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25208 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11943 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, sahtecillikHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, şikayetçilerden almış olduğu plastik hammadde karşılığında, haksız olarak ele geçirdiği ...’a ait üç adet çeki ciro ederek verdiği, çeklerin yasal süresi içerisinde ibrazında karşılıklarının bulunmaması ve ...’ın imza inkarında bulunması üzerine çekler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, keşideci ... adına atılan imzaların bu şahsa ait olmadığının tespit edildiğinin iddia olunduğu somut olayda;1-Sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında, suça konu çeklerin sahte olmadığını, ...’ı tanıdığını belirterek suçlamaları kabul etmemesi, aynı şekilde şikayetçilerin alınan ifadelerinde, gerek pazarlık sırasında gerekse de sonrasında ... ile görüştüklerini, mağdurun kendilerine suça konu çeklerin karşılığının ödeneceğini söylediğini ve sanığın kendilerine toplamda 180.000,00 TL tutarında çek verdiğini, ancak ...’ın çeklerinde sıkıntı çıktığını, yapılan ... no’lu çeklerin takibine yapılan itirazların reddine karar verilmiş olması nedeniyle ödemenin yapılmış olduğunu belirtmeleri yanı sıra, sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğinin bulunup bulunmadığının hakime ait olması ve aldırılan bilirkişi raporunda suça konu çeklerin iğfal kabiliyetine haiz olup olmadığı konusunda görüş bulunmaması karşısında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, suça konu çeklerin duruşmaya getirtilerek incelenip özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan ve dosya içerisinde saklandıktan sonra iğfal kabiliyetlerinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, gerekçeli kararda bu hususun tartışılması ile belirtilen çeklerle ilgili olarak yürütülmekte olan Kadıköy 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2009/180, 2009/181 ve 2009/182 Esas no’lu dosyaları getirtilerek, denetime elverişli olacak şekilde onaylı birer örneklerinin dosya arasına konulması ile suça konu dosyalarda grafoloji uzmanı tarafından düzenlenen raporlarda,... no’lu çeklerdeki imzaların mağdur ...’ın eli ürünü olduğunun belirtilmiş olması ve ... no’lu çekin... Eğitim Kurumları Turizm .. Anonim şirketi adına düzenlenip, çekteki imzanın diğerlerinden farklı bir şekilde atılmış olması nedeniyle, adı geçen şirket yetkililerinin suç tarihi itibariyle kim olduğunun tespit edilmesinden sonra; çekleri düzenlemeye yetkili şirket temsilcisinin mağdurdan farklı birisi veya birileri olduğunun tespiti halinde beyanlarına başvurularak, suça konu çeki kendilerinin düzenleyip düzenlemediklerinin sorulması ile sanık, mağdur ..., şikayetçiler ... ile ... ve şirket temsilcisi/temsilcilerinin yazı, rakam ve imza örneklerinin alınıp, samimi yazı, rakam ve imzalarının araştırılması sonucunda elde edilen belgeler ile çek asıllarının Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne gönderilerek, suça konu çeklerin ön ve arka yüzünde yer alan yazı, rakam ve imzaların kime ait olduğunun tereddüde mahal vermeyecek şekilde açık ve net olarak tespiti ile sahtecilik varsa iğfal kabiliyetine haiz olup olmadığına dair görüş istenilmesi ve gerekirse mağdur ...’ın ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak suça konu çekleri verip vermediğinin belirlenip, bu şekilde toplanan delillerin tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilmesinden sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,2- Kabule göre de; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 03.02.2009 tarih ve 2008/250-13 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 231/6-c madde ve bendinde işaret olunan zarar kavramının, kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenebilir, ölçülebilir maddi zararlara ilişkin olduğu, manevi zararların bu kapsama dâhil edilmemesi gerektiği, zarar koşulunun ancak zarar suçlarında dikkate alınması gereken bir unsur olduğu, suça konu çeklerin sahte olarak düzenlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle, sahtecilik suçunun işlenmesi ile oluşmuş somut bir zarardan söz edilemeyeceği gözetilmeden zararın giderilmediğine dair yetersiz gerekçeyle suç tarihi itibariyle adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında anılan hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.