Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25156 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7711 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Ağır ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü; 1-) Sanık ... hakkında kurulan hükmün incelenmesinde;Temyiz isteminin reddine dair 19.01.2015 gün ve 2014/166 esas 2014/285 sayılı ek kararda bir isabetsizlik görülmediğinden; bu karara yönelik sanık müdafinin 03.02.2015 havale tarihli dilekçesiyle vaki temyiz itirazlarının reddiyle, anılan “ek kararın” ONANMASINA,2-)Sanık ... hakkında kurulan hükmün incelenmesinde; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.Türk Ticaret Kanunu Madde 14'te, Tacir;"(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.Ticaret şirketleri, aynı yasa Madde 124'te;”(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Madde 55 - Yönetim Kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.Bu suçun oluşabilmesi için, Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişi ya da kooperatif yöneticisi olabilir.Somut olayda; sanıkların ... adlı şirketin yetkilileri olup, otellerle aralarındaki komisyon sözleşmelerine göre, tatil için otel rezervasyonları yaptıkları, bu şekilde kendilerine başvuran katılanla görüşerek kendisini anlaşmalı oldukları otelde tatil için pos cihazı kullanarak 1.750. TL ve internet üzerinden katılan tarafından 1.980 TL parayı aldıkları ancak ilgili otele bildirmedikleri, katılan otele gittiğinde sanıkların bu otelle aralarında sözleşme dahi bulunmadığı, bu şekilde katılanı dolandırdıklarının iddia edildiği olayda, sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetlerine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Diğer temyiz itirazlarını reddine, ancak,6352 sayılı Kanunun 100. maddesi ile değişik CMK'nın 324/4. maddesi ek cümlesinin "devlete ait yargılama giderlerinin 21/07/1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderlerin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir" hükmüne rağmen terkin tutarı olan 20 TL altındaki yargılama giderinin sanığa yükletilmesine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu durum aynı kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasına "CMK'nın 324/4 maddesi ve 6352 sayılı kanunun 100. maddesine ek cümle gereğince terkin sınırı altında kalan yargılama giderinin kamu üzerinde bırakılmasına" ibaresi eklenmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.