MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği, fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanıkların daha önce aynı inşaat işinde çalışmalarından dolayı tanıdıkları katılan ...yi aradıkları ve Bulgaristan Devletinde iş olduğunu ve yeterli sayıda adam bulup 130 TL para ve pasaportları göndermesini istediği, katılan...nin de konuyu inşaat işi yapan diğer katılanlara açtığı ve onların da kabul etmesi üzerine kendi aralarında topladıkları, 130'şar TL para ve pasaportları ... yolu ile katılan... tarafından sanık ... adına gönderdikleri, sanık...nin gönderilen kargoyu aldığı, aradan zaman geçmesine karşın sanıklardan ses çıkmaması üzerine katılanların sanık Hasan'ı aradığı ve sanık...'ın, sanık...nin Bulgaristan Devletinde trafik kazasında öldüğünü ve işleri kendisinin takip ettiği yönünde beyanda bulunduğu, sonrasında ise katılanlara pasaportların sanık...ye gönderildiği ve kendisinde olmadıkları yönünde beyanda bulunduğu somut olayda, dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine ancak;1-Sanıkların katılan ...'ı arayarak yurt dışına işçi götüreceklerini söyleyip, onun temin ettiği diğer katılanlardan menfaat temin etmeleri şeklindeki eylemlerinin, aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmiş olması nedeniyle sanık hakkında bir kez ceza verilip 5237 sayılı TCK'nın 43/2. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümleri uyarınca cezasının artırılması gerekirken yazılı şekilde katılan sayısınca ayrı ayrı hüküm kurulması,Kabule göre de;2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108-152 sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesine aykırı davranılması,3-5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğun, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar, üstsoyu ile diğer kişiler yönünden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.