Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24853 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7026 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSuç : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Somut olayda; sanık ...'ın, katılan ...'in avukatlık bürosuna giderek yurt dışında bulunan yeğeninin anlaşmalı olarak boşanmak istediğini ve bunun neticesinde tazminat olarak karşı tarafa 30.000 Euro ödeyeceklerini, bu parayı katılanın hesabına yatıracaklarını, dava bitiminde ise katılanın karşı tarafın hesabına söz konusu parayı geçireceğini belirttiği, bu amaçla katılandan ...Bankası’nda bulunan hesabına ait numarayı aldığı ve buradan ayrıldığı, öğleden sonra katılanın 618 02 26 no’lu ev telefonunu... Bankası’nda çalıştığını söyleyen bir kişinin arayarak, hesabına yurt dışından 38.000 Euro'nun yatırıldığını, parayı almasını, kimliğini yanına almayı unutmamasını tembihlediği, birkaç dakika sonra ise, yine aynı telefonu arayan ve sabah büroya geldiğini söyleyen sanığın, Antalya'da acil hastası olduğundan bahisle bankaya yatırılan paradan mahsup edilmek üzere 2-3 bin TL’yi katılandan isteyerek, 8.000 Euro'nun avukatlık ücreti olarak ayrıldığını belirttiği, katılan ...’ın ise, bankadan onay almadan borç veremeyeceğini, öğleden sonra gelip konuşmaları gerektiğini belirterek telefonu kapattığı, ertesi gün bankaya gittiğinde hesabına para gelmediğini gördüğü; sanığın yine katılan ...'ın avukatlık bürosuna giderek aynı beyanlarda bulunarak katılandan, ...'ta bulunan hesabına ait numarayı aldığı, öğleden sonra bir şahsın katılanı 0532 371 06 56 no’lu telefonundan arayıp "Avukatım para hesabınıza geçti" dediği, akabinde katılanın aynı numarasına telefon açan başka bir kişinin bu kez .. Şubesi’nden aradığını, 38.000 Euro'nun hesabına geçtiğini söylediği ve hemen sonrasında da sanığın katılanı arayıp, sabah büroya gelen kişi olduğunu belirterek acil hastası olduğundan 2.000-2.500 TL gerektiğini, bu miktarı yurt dışından gelen paradan mahsup etmesini söylediği, katılanın ise vekaleti aldıktan ve paranın hesabına geçmesinden sonra istenilen meblağı verebileceğini belirttiği, sanığın katılanı tekrar arayarak parayı bankadan çekmeye çağırdığı, katılanın ise bankaya gittiğinde kimseyi göremediği ve hesabına para gönderilmediğini öğrendiği anlaşıldığından, sanığın katılanlar üzerinde güven oluşturarak hemen akabinde hile ve yalanlar ile katılanlara hastanede hastası olduğunu söyleyerek para talep etmek şeklindeki eylemlerinin dolandırıcılığa teşebbüs suçlarını oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanığın cezasından teşebbüs hükümleri uyarınca indirim yapıldığı sırada kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232. maddesine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden uygulanması gereken CMUK'un 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; her iki hükümde teşebbüs nedeniyle yapılan indirim miktarının uygulandığı kısımlarda yer alan takdiren ibaresinden önce gelecek şekilde “TCK’nın 35. maddesi gereğince” denilmesi suretiyle hükümlerin düzeltilerek ONANMASINA, 05.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.