MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanığın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmünün sanığa 03/08/2013 tarihinde tebliğ edildiği, 5271 sayılı yasanın 331/4 maddesi ve 14.2.1934 gün ve 47-1 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca tatilde yapılan tebliğ işleri geçerli olmakla birlikte temyiz süresinin işlemeyeceği ve sürenin tatilin bittiği günden itibaren başlayacağından temyiz talebinin süresinde olduğu kabul edilerek ve 11/09/2013 tarihli ek karar kaldırılarak yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır. Sanığın, katılan ...'un yetkilisi olduğu şirketi borçlu, kendisini de kefil gösterir şekilde suça konu bonoyu düzenleyip, ...’e verdiği, ...’in de senedi katılanın şirketi ve sanık ... aleyhine icra takibine koyduğu olayda;Sanığın, ..., katılan ve ... isminde kişi ile birlikte dört kişi bir araya gelerek otobüs satın aldıklarını, bankadan çekilen krediye karşılık ...’in evine 110000 TL ipotek konulduğu, otobüsün katılanın şirketi üzerine tescil edildiği, sonrasında ...’in ortaklıktan ayrılmak istemesi üzerine ... tarafından senedin verildiğini, hatta aralarında A4 kağıdına teminat amacıyla verildiğine dair yazıldığı, bu belgenin ... ve ...’de olduğunu, senedi kendisinin de kefil sıfatıyla imzaladığını savunması, ...’in ortak olarak otobüs aldıklarını, ortaklıktan ayrılmak isteyince evine konulan ipotek gereği teminat olarak senet verdiklerini, senedi sanığın getirdiğini, sanığın kardeşi ...’ün de yanlarında olduğunu, sonraki aşamada otobüs kendisine devredilince icra takibinin de dayanaksız kaldığını ifade etmesi, katılanın otobüsün kendi şirketi üzerine yapıldığını, kimseye senet vermediğini, ...’in ortaklıktan ayrılmak istemesi üzerine sanık tarafından ipotek nedeniyle ...’e haberi olmadan senet verildiğini, daha sonra senedin şirketi aleyhine icra takibine konulduğunu beyan etmesi, ... tarafından yapılan icra takibinin katılanın şirketi ve sanık aleyhine olduğu, 12/07/2010 tarihli kararla katılana ait şirketin ...’e devrinin yapıldığı, ...’in de suça iştirak ettiğinden bahisle hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan suç duyurusunda bulunulduğunun anlaşılması karşısında;Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için, katılanın şirketi üzerine otobüs alımının olup olmadığı, ...’in otobüs alımı için evinin ipotek gösterilip gösterilmediğinin tespit edilmesi, katılan ile ... arasında suça konu senedin teminat olarak verildiğine dair yazılı bir belgenin bulunup bulunmadığının katılan ve ...’e sorulması, varsa buna ilişkin belgenin temini, aralarındaki hukuki ilişkinin varlığı halinde sanığın ortaklıktan ayrılan ...’e olan borca karşılık teminat olarak verdiği senedin TCK’nın 211. maddesinde düzenlenen gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla sahtecilik suçunu oluşturacağı tartışılmadan, ... hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan soruşturma açılmış ise bir örneğinin dosyaya getirtilip, dava açılması halinde sonuçlanmamış ise birleştirme kararı verilerek her iki sanığın iştirak halinde hareket edip etmediği hususu birlikte değerlendirilerek, iştirak halinde hareket ettiklerinin tespiti halinde eylemin TCK’nın 159. maddesinde düzenlenen suçunu oluşturacağı, iştirak iradesinin bulunmaması halinde önceden doğan bir borç için senedin verildiği ve katılan aleyhine yapılan icra takibinin sanık tarafından yapılmadığı nazara alınarak sanığın icra dairesini aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunun ne suretle oluştuğu tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, temyiz talebinin reddedilmesi üzerine kararın kesinleştirilerek infaza verildiğinin anlaşılması karşısında İNFAZIN DURDURULMASINA, başka suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde sanık ...’un derhal salıverilmesinin temini için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına, 04/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.