MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik HÜKÜM : Beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Kovuşturma evresinde duruşmadan haberdar edilmeyen katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan şikayetçi kurumun 5271 sayılı CMK'nın 260/1. maddesine göre, sanık hakkında kurulan hükmü temyize hakkı bulunduğu belirlenerek ve aynı kanunun 237/2.maddesi gereğince katılmasına karar verilerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.Sanığın, 2007 yılında ürün destek primi ödemelerinden faydalanmak için ... ticaret isimli işyerinin sahibi ...'a ürün satmadığı halde kendisi ve yakınları adına komisyon karşılığı müstahsil makbuzları alarak Karahöyük Tarım Kredi Kooperatifine başvurup 2890 TL ve 1500 TL haksız destekleme primi almak suretiyle özel belgede sahtecilik ve kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın çiftçi olup Çiftçi Kayıt Sistemi kayıtlarının bulunması, savunmalarında ürünlerini hububat ticareti yapan ...'a satmaları karşılığında suça konu müstahsil makbuzlarını aldığını belirtmesi, müstahsil makbuzlarındaki ürün çeşidi ve miktarının aldırılan bilirkişi raporu içeriklerine göre arazi miktarı ve Çiftçi Kayıt Sistemi belgesi ile uyumlu olması, sanığın elde ettiği ürünü başka bir kişi veya kuruma sattığına ilişkin olarak da delil elde edilememesi, her ne kadar Malatya Vergi Dairesi Başkanlığının rapor içeriğine göre ...'ın 2007 yılı ekim ve kasım aylarında müstahsil makbuzlarıyla aldığı hububat miktarının fiili durumu yansıtmadığı tespit edilmiş ise de, müstahsil makbuzlarına dayanak kantar fişlerinin müstahsil ve ilgili kantarca saklanmadığı, alışverişin gerçeği yansıttığı hususunun tanık ... tarafından da doğrulanması, bu itibarla sanığın ...'a ürün satmadan müstahsil makbuzu aldığına dair mahkumiyete yeterli kesin delil elde edilemediği gerekçeleriyle verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ve sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;1136 sayılı Kanun'un 168. ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13.maddesinin 5.fıkrası uyarınca, beraat eden ve kendisini vekille temsil ettiren sanık lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasına "Sanığın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 2000 TL vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine" fıkrasının eklenmesi suretiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi uyarınca hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.