Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24271 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12809 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Mala zarar verme, basit kasten yaralama, kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle hakaretHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;1-Mala zarar verme ve basit kasten yaralama suçlarından verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;Hükmolunan cezaların miktar ve türüne göre karar tarihi itibariyle; 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'a, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26. maddesiyle eklenen geçici 2. maddesi uyarınca, doğrudan verilen 3.000 TL ve altında kalan adli para cezalarının temyizinin mümkün olmaması karşısında, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 317.maddesi gereğince REDDİNE,2-Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle hakaret suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur. Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.Suça sürüklenen çocuğun, katılana ait büfeye gelerek telefon açmak istediği, katılanın kontörü sıfırladıktan sonra konuşabileceğini söylemesine rağmen suça sürüklenen çocuğun, katılana “Allah'ını, kitabını, ananı avradını sinkaf ederim” diye hakarette bulunduğu, böylece çocuğun kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle hakaret suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,a-Katılan ifadesinde, suça sürüklenen çocuğun kendisine “Allah'ını, kitabını, ananı avradını sinkaf ederim” diye hakarette bulunduğunu iddia ettiği, tanık Nazlı soruşturma sırasında alınan ifadesinde, suça sürüklenen çocuğun “ ananı avradını sinkaf ederim” diye hakarette bulunduğunu belirttiği, suça sürüklenen çocuk da aşamalarda değişmeyen ifadelerinde suçlamayı kabul etmediği dikkate alınarak, suça sürüklenen çocuğun, “Allah'ını, kitabını sinkaf ederim” diye kutsal değerlere hakarette bulunduğuna dair katılanın soyut iddiasından başka mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, “ ananı avradını sinkaf ederim” şeklinde hakeret içerikli sözleri nedeniyle suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı TCK'nın 125/1-4 maddesi gereğince mahkumiyeti yerine aynı Kanun'un 125/1-c, 4 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilerek fazla ceza tayini,b-Kabule göre de; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin 4. fıkrasında, “Çocuklar hakkında hükmedilen; adli para cezası ile hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezalar hapse çevrilmez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmünün öngörülmüş olması karşısında, ödenmeyen adli para cezasının hapse veya diğer tedbirlere çevrilmesinin olanaklı olmayıp, anılan maddenin 11. fıkrası uyarınca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'a göre tahsil edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, kararda, suça sürüklenen çocuklar hakkındaki “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına” denilerek hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/04/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.