MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi,kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Şikayetçi ...'un yeniden evlenmek istediği, yakın köyde oturan sanık ...'ın şikayetçiye...'da tanıdığı biri olduğunu kadın buluruz dediği, şikayetçi ..., sanık ... ve tanık babası .... otobüsle...'ya geldikleri, burada temyiz dışı sanık ... karşılayarak ... otele götürdüğü, birlikte ismi tespit edilemeyen bir köye gittikleri, bu köyde şikayetçiye açık kimliği belirlenemeyen bir bayanı gösterdikleri ve görüştükleri, tekrar otele döndükleri, şikayetçinin gösterilen bayanla evlenmek istediğini söylemesi üzerine sanıkların para istedikleri, şikayetçinin 3.000 TL parayı sanıklara verdiği, sanıkların parayı yarı yarıya bölüştükleri, o gece şikayetçi ile sanık ... ve babasının otelde kaldıkları, ertesi gün sanık Hüseyin'in kadını getireceklerini söyleyerek babası ile otelden ayrıldığı ve şikayetçinin otelde üç gün beklemesine rağmen kadının getirilmediği iddia edilen olayda, sanıkların savunması, katılanın beyanı, tanık anlatımı ile tüm dosya kapsamından, sanıkların şikayetçiyi Amasya'dan getirip bilmediği bir köye götürerek bir kadın gösterdikleri ve bu kadın ile görüşmesini sağlayarak, mağdurun kadın ile evleneceğine dair inanç oluşturdukları, sanıkların söyledikleri yalanın ağır olduğu ve mağdurun durumu denetleme imkanını ortadan kaldırıldığı anlaşıldığından, sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğunu takdir eden mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanığa fazla ceza tayin edilmiş olması,Bozmayı gerektirmiş,sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında hüküm fıkrasından adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla “300 gün” "250 gün" ve “5.000 TL”, adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün” ve "4 gün" “80 TL”, adli para cezası ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.