Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24045 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10897 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Somut olayda; Suç tarihinde resmi nikahla evliyken kendisini dul ... demir olarak tanıtan ve genelde (benzer suçlardan hakkında mahkumiyet kararları verilmiş olan) ... adlı bayanla birlikte görünen sanığın, mağdur ... ile bir vesile ile konuşup, evlenme hususunda sözlü mutabakata vardıklarında, 03/10/2005 tarihinden itibaren mağdurun evinde kalmaya başlaması 24 gün kadar orada karı-koca hayatı yaşamaları, bu dönem içinde mağdur tarafından alınmış ziynet eşyaları kendisindeyken “.... ’ta çocuklarımı görüp döneceğim ... ” gibi bahaneyle evden ayrılıp, izini kaybettirerek haksız yarar sağlaması eyleminin “dolandırıcılık” suçunu oluşturduğunu takdir eden mahkemenin kabul ve uygulamasında aşağıdaki bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiştir. TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan “sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine" ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceğinin ve anılan maddenin “infaza” yönelik bir düzenleme içermesi nedeniyle ”kazanılmış hak” oluşturmayacağının nazara alınmaması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hüküm fıkrasının 8 ve 9. paragraflarının çıkartılarak yerine "sanığın, TCK'nın 53/3. maddesi uyarınca, aynı maddenin 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" paragrafı yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21/04/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.