Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23639 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9919 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Kamu malına zarar verme, kamu görevlisine hakaret, görevi yaptırmamak için direnme, kasten yaralamaya teşebbüsHÜKÜM : Beraat, mahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde,265. maddesi ile düzenlenen;“Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar,kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta,kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu,seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla,cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için,öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil,görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir,kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı,kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle,kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse,fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.03.2010 gün 9-259-47 sayılı kararında belirlendiği gibi, olayın gelişimi sırasında sanığın,cebir ve/veya tehdit kullandığı polis memuru olan müştekiler suçun mağduru, kamu idaresi ise suçtan zarar gören konumundadır. “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçunun 5237 sayılı TCK’nIn “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olması da kamu görevlilerinin suçun mağduru olamayacakları anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü halinde, görevleri dışında kendilerine karşı cebir ve/veya tehdit kullanılması halinde işlenen bu suçların mağduru olacaklarında kuşku bulunmayan kişilerin, aynı suçlara görevlerinin ifası sırasında kamu görevlisi sıfatıyla maruz kaldıklarında ise suçun mağduru olmadıklarını ileri sürmek çelişkisine düşülecektir ki, bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Sanığın, daha önceden rahatsızlığı nedeniyle ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi gördüğü, rahatsızlığının geçmemesi nedeniyle olay günü Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gelerek önceden tedavisini yapan katılanlardan doktor ... ile görüşmek istediği, görevlilerce içeri girmemesi için uyarılmasına rağmen sanığın, başka bir hastayı muayene eden katılan ...'ın odasına girdiği, katılan ...'ın sanığa, hastasına endoskopik işlem yaptığını, bu nedenle dışarı çıkması gerektiğini söylediği, sanığın da katılan ...'a bağırarak "ben buraya geldiğim zaman bakmak zorundasın ulan" diyerek hastane ortamında kamu görevlisi olan katılan ...'a alenen hakaret ettiği, katılan ...'ın da özel güvenlik görevlilerini çağırdığı, bu sırada aynı yerde doktor olarak çalışan diğer katılanların da ...'ın yanına geldikleri ve sanığı sakinleştirmeye çalıştıkları, sanığın sakinleşmeyerek o anda elinde bulundurduğu bir poşet içerisinde bulunan bıçağı çıkartarak katılan doktorların üzerlerine yürüyüp bıçak salladığı, ancak katılan doktorların kendilerini çekmeleri nedeniyle bıçağın kendilerine değmediği, böylelikle sanığın eyleminin müştekilere yönelik bıçakla kasten yaralamaya teşebbüs kapsamında kaldığı, katılan doktorların bulundukları odadan çıkarak oda kapısını çekip kilitledikleri, içeride kalan sanığın ise odadan dışarı çıkmak için kapı kolunu kırarak kamu malına zarar verdiği, katılan doktor ...'nun hastalarını muayene etmesini engellediği iddia olunan olayda,1-Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen beraat kararıın temyiz incelemesinde; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanlar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 2-Sanık hakkında kamu malına zarar verme, kamu görevlisine hakaret, kasten yaralamaya teşebbüs suçundan verilen beraat kararıın temyiz incelemesinde;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; a-Sanığın, epilepsi hastası olduğunu, aldığı ilaçlar nedeniyle suurunu kaybettiği için olayları gerçekleştirdiğini savunması karşısında, suç tarihi itibariyle 5237 Sayılı TCK'nın 32.maddesi gereğince akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olup olmadığı saptandıktan sonra, hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, ... Üniversitesi Tıp Fakulteleri Hastaneleri'nin 17.10.2012 tarihli heyet raporunun bu hususları içermediği de gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,Kabule göre de, b-Sanığın rahatsızlığı nedeniyle katılan doktor ... ile görüşmek istediği ancak katılan tarafından azarlandığını savunması, oturumlarda dinlenen tanık anlatımlarına göre de odada bağrışmaların olduğu, sanığın başka hastanın muayene edilmesi nedeniyle doktor tarafından kabul edilmediğini beyan etmeleri karşısında; sanık hakkında TCK'nın 29 ve 129. maddelerinin uygulanması şartlarının oluşup oluşmadığı karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi,c-TCK'nın 43/3. maddesi uyarınca kasten yaralama suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, sanığın katılanlara yönelik teşebbüs aşamasında kalan eylemi nedeniyle katılan sayısınca ayrı ayrı hüküm kurmak gerekirken TCK'nın 43. maddesi uygulanarak yazılı şekilde hüküm kurulması,d- TCK’nın 43. maddesinin aynı kanunun 35. maddesinden önce uygulanması suretiyle aynı kanunun 61/5. maddesine aykırı hareket edilmesi,Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekili, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.