MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli güveni kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü; Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Somut olayda; Katılan ... Gıda...A.Ş ticari ünvanlı şirketin ... şubesi nezdinde müşterilerden tahsilat yapma yetkisini de haiz olacak şekilde "pazarlama elemanı" olarak çalışan sanığın, şikayetçi şirket görevlileri tarafından sanığın sorumluluk bölgesinde müşterilerle 24.05.2010-29.05.2010 tarihleri arasında yapılan mutabakat neticesine göre, son bir yıl içinde müşterilerden tahsil ettiği 39.242 TL'yi katılan şirket hesabına intikal ettirmemesi eyleminin "nitelikli güveni kötüye kullanma" suçunu oluşturduğunu takdir eden mahkemenin kabul ve uygulamasında aşağıdaki bozma nedenleri ve eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiştir.Sanığın, açığın oluşumuna çalıştığı son bir yıl içinde yaptığı tahsilatlar neticesi sebebiyet verdiği sonucuna ulaş??lmakla, hakkında TCK'nın 43.maddesinin tatbik edilmemesi isabetsizliği aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma-kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Temel hapis cezası alt sınırdan takdir ve tayin olunduğu halde, aynı gerekçeye dayanılarak adli para cezasının belirlenmesine esas alınan temel tam gün birim sayısının asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle hükümde çelişkiye neden olunması,2-TCK'nın 53.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan "sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine" ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceğinin nazara alınmaması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hüküm fıkrasında yer alan TCK'nın 53.maddesinin tatbikine ilişkin bölüm çıkartılarak yerine "Sanığın, TCK'nın 53/3.maddesi uyarınca, aynı maddenin 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1.fıkrada yazılı diğer haklardan ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" paragrafı yazılmak ve hüküm fıkrasının birinci paragrafındaki "360", ikinci paragrafındaki "300", üçüncü paragrafındaki "6000" rakamlarının çıkartılarak yerlerine sırasıyla "5"; "4" ve "80" rakamları yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09/04/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.