MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık müdafiinin, 15.05.2008 tarihli karara karşı 23.08.2010 havale tarihli dilekçesiyle eski hale getirme ve temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmakla, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken CMUK'nın 311. maddesi hükmüne göre eski hale getirme talebi ile birlikte temyiz isteminde bulunulması halinde bu talebi inceleme merciinin Yargıtay'ın ilgili dairesi olması karşısında, mahkemenin eski hale getirme talebinin kabulüne dair verdiği 14.09.2010 tarihli, 2007/102-2008/66 sayılı ek kararının hukuki değerden yoksun olduğunun kabul edilmesi gerektiği; bu kapsamda, sanığın sorguda belirtmiş olduğu adresi yerine, daha önce tebligat yapılamayan adresine çıkarılan tebliğin iade edilmesi üzerine, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre aynı adrese yapılan tebligatın usulsüz olduğu anlaşıldığından, eski hale getirme talebinin haklı ve öğrenme üzerine yapılan temyiz isteminin de süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Somut olayda; şikayetçinin sahibi olduğu firmada şoför olarak çalışan sanığın, kendisine teslimi yapılan 48.000,00 TL değerindeki malzemeyi teslim adresine ulaştırmayıp, uhdesine geçirmesi şeklindeki eyleminin, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Kanunda üst sınırı 7 yıl olarak belirlenen güveni kötüye kullanma suçundan verilen 5 yıl hapis cezasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, gösterilen gerekçenin dosya içeriğine uygun, yeterli ve denetime elverişli olduğu anlaşılmakla, bu yönde bozma talep eden tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;a)5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğun, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar, üstsoyu ile diğer kişiler yönünden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, b)Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 16.12.2008 tarih ve 2008/5-146-235 sayılı kararında açıklandığı üzere; 5237 sayılı TCK’nın 55. maddesi gereğince “Kazanç müsaderesinin" ancak suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançlar olduğu takdirde ve bu kazançların suçun mağduruna iade edilememesi halinde mümkün olup, suçun mağdurunun belli olması dolayısıyla maddi menfaatin mağdura iade edilememe koşulu gerçekleşmediğinden, 5237 sayılı TCK’nın 55/2. maddesi uyarınca kazanç müsaderesine karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün görüldüğünden, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın “c” bendinde yer alan, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" yazılması ve kazanç müsaderesinin uygulanmasına ilişkin kısmın tamamen çıkarılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.