Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2279 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 20421 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSuç : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : 1- Sanık ... hakkında TCK'nın 204/1, 62ve 51. maddeleri gereğince mahkumiyet2- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık; sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından beraatSanık ...'ın resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetine, nitelikli dolandırıcılık suçundan beraatına; sanık ...'ın ise nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından beraatına ilişkin hükümler, katılan vekili ve sanık... tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;Katılan ...'ın, hamili olduğu 30/05/2006 keşide tarihli, 3863947 seri numaralı 20.000 TL bedelli ve 30/06/2006 keşide tarihli, ... seri numaralı 15.000 TL bedelli çekleri muhatap bankaya ibraz ettiğinde karşılıklarının çıkmaması üzerine vekili aracılığıyla karşılıksız çek keşide etmek suçundan şikayette bulunduğu,... şubesinin cevabi yazısında çeklerin keşidecisi olarak gözüken sanık ...'ın 21/03/2006 tarihli dilekçesiyle çeklerin elinden rızası dışında çıktığını belirterek ödeme yapılmamasını ilgili bankadan istediğinin anlaşıldığı ve sanık ...'nın savunmasında katılanı tanımadığını, bahse konu çeklerin altındaki imzaların kendisine ait olmadığını, çekleri kendisinin keşide etmediğini belirttiği, çekleri katılana veren sanık ...'ın ise, çeklerin sanık ...'ya ait olduğunu, ... ile birlikte katılandan alacakları gıda maddesi için sanık ...'nın kendisine gönderdiği çeklerin arkasını cirolayarak katılana verdiğini, ...'ın gıda maddelerini göndermemesi nedeniyle çeklerin ödenmediğini belirttiği, çek üzerinde ...Kirminal Polis Labaratuarınca yaptırılan kriminal incelemede, çeklerin ön yüzlerindeki tanzimle ilgili el yazıları, birinci ciranta yazı ve imzaları ile keşideci imzalarının ... eli mahsülü olmayıp ... eli mahsülü olduklarının tespit edidiği, böylece sanık ...'ın çeklerini onun bilgisi dahilinde diğer sanık ... ...'ın doldurup imzalayarak katılana dolandırmak amacıyla verdiği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda;1- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen beraat hükmünün incelenmesinde;Sanığın, suça konu çekleri öncesine dayanan bir borç nedeniyle katılana verdiği anlaşılmakla; önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmayacağı gerekçesiyle verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılama sonucunda, yüklenen suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin eksik inceleme ile karar verildiğine ve atılı suçun sübut bulduğuna ilişkin sair temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün ONANMASINA,2- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde;Suça konu çeklerin sanık ... tarafından öncesine dayanan bir borç nedeniyle katılana verildiği, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmayacağı, resmi belgede sahtecilik suçu yönünden ise, sanığın suç işleme iradesiyle eyleme iştirak ettiğine, adına kayıtlı çekleri suç kastıyla hareket ederek diğer sanığa verdiğine ilişkin mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle verilen beraat hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin eksik inceleme ile karar verildiğine ve atılı suçların sübut bulduğuna; sanığın ise beraat ettiği halde hakkında vekalet ücretine hükmedildiğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanığın, atılı suçlardan beraatına hükmedilmesi karşısında, katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılanmayı gerektirmeyen bu hususta, aynı kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık ...'dan 2.200 TL vekalet ücreti alınmasına ilişkin kısmın hükümden çıkarılması suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,3- Sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 07.05.2013 tarih ve 2013/11-87-245 sayılı ilamında "Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan avukatlık ücreti ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti olarak ikiye ayrılan avukatlık ücreti, 1136 sayılı Avukatlık Kanunun 164. maddesinin 1. fıkrasında; "avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder" şeklinde tanımlanmıştır.5271 sayılı CMK'nın 234. maddesinde avukatlık ücretinin yargılama giderlerinden olduğu ve hükümde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.Ancak bu durum, Ceza Genel Kurulunun 07/06/1971 gün ve 497-209,07/02/1972 gün ve 447-72, 24/02/1975 gün ve 37-32, 14/06/2005 gün ve 66-65, 07/02/2006 gün ve 172-10 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, vekalet ücretinin kişisel hak olma niteliğini değiştirmemektedir. Nitekim 234. maddenin 4. fıkrasındaki; "Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir" biçimindeki düzenlemesinde de belirtildiği üzere, hükümde belirtilen ve kamuyu ilgilendiren yargılama giderlerinin tahsili Harçlar Kanunu, kişisel hakka ilişkin bulunan avukatlık ücretinin tahsili ise İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır.05.03.1935 gün ve 111-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile; "Bir ceza hükmüne karşı yapılan temyiz, o ceza hükmüne dahil olan muhakeme masraflarına da şamil olmakla muhakeme masraflarına müteallik kararlar da temyiz tetkikatına tabi olacağı ve bu kabil kararların re'sen de temyiz kabiliyetinin bulunduğuna karar verilmiştir. Ancak, kişisel hakka ilişkin kanuna aykırılıkların Yargıtay tarafından bozma konusu yapılabilmesi için, hükmün karşı hak sahibi tarafından temyiz edilmiş olması gerekir." şeklinde açıklandığı üzere, katılan vekilinin temyiz dilekçesinde açıkça vekalet ücretine ilişkin talepte bulunmaması nedeniyle, katılan lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sanığa üst hadden ceza verilmesi ve takdiri indirim uygulanmayarak, cezasının ertelenmemesi gerektiğine ilişikin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 231/6-c madde ve bendinde işaret olunan zarar kavramının, kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenebilir, ölçülebilir maddi zararlara ilişkin olduğu, manevi zararların bu kapsama dâhil edilmemesi gerektiği, zarar koşulunun ancak zarar suçlarında dikkate alınması gereken bir unsur olduğu, suça konu çeklerin sahte olarak düzenlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle, resmi belgede sahtecilik suçunun işlenmesi ile oluşmuş somut bir zarardan söz edilemeyeceği hususu da göz önünde bulundurularak, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 18.09.2012 tarih ve 2012/2-168-1776 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; koşullu bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarına ilişkin objektif koşulların varlığı halinde, cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin olan, seçenek yaptırıma veya tedbire çevirme ya da erteleme hükümlerinden önce ve 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi halinde mahkemece değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanması gerektiğinden, suç tarihi itibariyle sabıka kaydı bulunmayan ve cezası bir daha suç işlemeyeceği kanaatiyle ertelenen sanık hakkında zararı gidermediğinden bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.