Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22408 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9371 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın katılanın yanına gelerek daha önce tanışıyormuş gibi davranarak konuşmaya başladığı, sanığın kendisini... diye tanıttığı, ... ilinden bir arkadaşının 2 adet koyun getirdiği, bir tanesini kendisinin aldığını, diğerini satmak istediğini söylemesi üzerine katılanın koyuna talip olduğunu, bir müddet sanık ile katılanın birlikte yürüdükleri, sonrasında sanığın 150 TL isteyerek sahibine vereceğini söylediği ve katılana markette beklemesini istediği, sanığın almış olduğu para ile gidip dönmediği böylece sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edildiği olayda ,sanığın aşamalarda değişmeyen samimi ikrarı, katılan ve tanığın sanığı teşhis etmeleri tanık beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiş,Sanığın 07.01.2011 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurundaki ifadesinde zararı karşılayacağını söylemesine rağmen hüküm tarihine kadar zararı karşılamadığı kendisine bu yönde hakların hatırlatılması zorunluluğunun bulunmadığı dikkate alınarak tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştirTekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK' nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.