Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2240 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8720 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Şikayetçinin kendisine ait olan evini kiraya vermek üzere penceresine asmış olduğu kiralıktır yazısında belirttiği telefon numarasının sanık tarafından arandığı, sanığın kendisini doktor olarak tanıtarak söz konusu evi annesi için kiralamak istediğini belirterek şikayetçi ile evi kiralama konusunda anlaştıktan sonra, olay günü şikayetçinin ikametine gittiği, şikayetçiye Brezilya parasını vererek değerinin de çok yüksek olduğunu belirtip para üstü olarak şikayetçiden 500 dolar ve 300 TL para aldığı, şikayetçinin daha sonra yaptığı araştırmada, kendisine sanık tarafından verilen paranın değerinin çok düşük olduğunu anladığı, sanığın bu şekilde üzerine atılı olan dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; Oluşa, sanığın savunmalarına, şikayetçinin aşamalardaki beyanlarına, teşhis tutanaklarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın, kendisini doktor olarak tanıtarak şikayetçinin evini kiralamak istediğini belirtip, bu hususta şikayetçi ile anlaştıktan sonra evin kira bedeli olarak değeri düşük olan Brezilya ülkesine ait parayı şikayetçiye verdiği, sonra da verdiği paranın değerinin çok yüksek olduğuna dair yalan söyleyerek para üstü olarak şikayetçiden 500 dolar ve 300 TL para almak suretiyle haksız menfaat temin etmesi şeklide şeklinde gerçekleştirdiği sabit görülen eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Şikayetçinin uğramış olduğu zararının tamamını yargılama aşamasında giderdiğinin kabulü ile cezasından 5237 sayılı kanunun 168/2 maddesi uyarınca yarı oranında indirim uygulanan sanık hakkında, “Mağdurun zararı giderilmediğinden” biçimindeki gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle gerekçede çelişkiye düşülerek yapılan yanlışlık, sanığın kasten işlediği suçtan dolayı sabıkasının bulunması ve diğer gerekçelerin de hukuka uygun olması nedeniyle sonuca etkili görülmemiş, sanık hakkında Bakırköy 7.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, 2006/80 Esas, 2006/2008 sayılı kararı ile verilen 1 yıl 9 ay hapis cezasına ilişkin hükmün, 03.11.2006 tarihinde kesinleştiği, 02.08.2009 tarihinde infaz edildiği, infaz tarihinden itibaren 3 yıllık sürenin de henüz geçmediğinin anlaşılması karşısında; tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında, 5237 sayılı TCK'nın 58/6-7 maddeleri gereğince mükerrirler hakkındaki infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanık hakkında hükmolunan adli para cezası taksitlendirilirken uygulama maddesi olarak TCK'nun 52/4 maddesinin gösterilmemesi, suretiyle CMK'nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasındaki adli para cezasının taksitlendirilmesine ilişkin kısımda sanığa tayin olunan adli para cezasının cümlesinden sonra gelmek üzere “TCK'nın 52/4 maddesi gereğince” ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.