Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21803 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8949 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut olayın incelenmesinde;Şikayetçi ...'nin çiçekci dükkanı işlettiği, işyerine gelen sanıklar ..., ... ve ...'ın şikayetçi ile çiçek almak üzere görüştükleri, sanıklardan gerçek kimliğinin daha sonradan ... olduğu anlaşılan sanığın kendisini ... olarak, ...'in de ... olarak tanıttıkları, sanık ...'ı da ...'in eşi olarak tanıttıkları, aynı zamanda ...'da yeni bir çiçekci dükkanı açacakları için yapay çiçek malzemeleri istedikleri, şikayetçinin ...'nin taleplerini kabul etmesi sonucu sanıkların ödemeyi çek ile yapacaklarını söyledikleri, şikayetçinin kendisini .... olarak tanıtan şahsın verdiği suça konu çek numarasını banka görevlisine okuyarak sorması üzerine çekin sahte olduğunun söylendiği, polise haber verdiği, tekrar şikayetçi ...'nin işyerine dönen sanıklardan ...'nın almış olduğu çiçek bedeli 4.500 TL'yi karşılayacak şekilde 2.500 TL bedelli ve 2.000 TL bedelli sahte çekleri sanık ...'ın çantasından getirterek boş çekleri doldurup sahte ... ismini yazarak şikayetçi ...'ye verdiği, emniyet birimlerinin olaya müdahale etmesi sonucu kendini .... olarak tanıtan sanığın üzerinden ...'in T.C. kimlik numarası ve kimlik bilgilerinin kullanılarak ... adına düzenlenmiş, sanığın fotoğrafının yapıştırılmış olduğu sahte nüfus cüzdanının ele geçirildiği, kendini ... olarak tanıtan şahsında ... olduğu, yapılan aramalarda çeşitli banka şubelerine ait boş çeklerin ele geçirildiği, çeklerin sanık ...'ın çantasında bulunduğu ve sanık ...'ya eşi gibi davranarak verdiği ve sanıkların dolandırıcılık eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı, sanıkların tespit edilemeyen bir şekilde ele geçirdikleri suça konu çekleri amaç ve eylem birliği içinde hareket ederek sahte olarak tanzim ettikleri ve kullandıkları, böylece resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri, ayrıca sanıklardan kendisini ...olarak tanıtan ...'nın sahte nüfus cüzdanını kullandığı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğine yönelik mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş, TCK'nın 51 ve CMK'nın 231. maddelerinin uygulanmamasına ilişkin ''sanıkların geçmişteki hali ve suç işleme hususundaki eğilimleri nazara alınarak cezaları ertelendiğinde gelecekte bir daha suç işlemeyecekleri hususunda mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından'' şeklindeki gerekçe yeterli görüldüşünden sanık ... yönünden bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine ancak;5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğun, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar, üstsoyu ile diğer kişiler yönünden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, Sanıklar ..., ... müdafii, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkralarından 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkarılıp yerlerine, "53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın “c” bendinde yer alan, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" cümlesinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.