Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21717 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8997 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Mağdurun satılık arsa ilanını gazetede görüp sanık ..’e ait olan yazılı telefon numarasını aradığı, temyiz kapsamında bulunmayan sanık ... ile görüştüğü, daha sonra sanıklar ile buluştukları, ..’un sanık ...’i kardeşi olarak tanıttığı, 20.000 TL karşılığında arsanın satımında anlaştıkları, mağdurun 100 TL kaparo verdiği, pazartesi günü tapu işlemleri yapmak üzere tapuda buluşma konusunda sözleştikleri, arsanın tapu fotokopisini alan mağdurun Pazar günü gidip arsayı yerinde gördüğü, pazartesi günü Tapuya giden mağdurun sanıkları beklemeye başladığı, ...’un telefonda önce arsanın vergi borcu olduğunu söylediği, mağdurun belediyeye gidip vergi borcu olup olmadığını kontrol ettiği, daha sonra ...’u arayıp vergi borcu olmadığını söylediği, ...'un da arsanın vergi borcu olmadığını, arsanın kayınbabasına ait olduğunu ve kayınbabasının başka borçları olduğunu ve bu borçlarla ilgili Vergi Dairesine gittiğini söylediği, saat 10.30 sıralarında ...'un müştekiyi telefonla arayarak borcun tamamını ödeyemediğini ve bunun için kendisine 2.000 TL para lazım olduğunu söylemesi üzerine mağdurun eşiyle birlikte saat 11.00 sıralarında...Caddesi üzerinde bulunan ...'a gelerek eşinin hesabından 21.000 TL çektiği ve bankaya gelen sanık ...’e 2.000 TL verdiği, ...’in parayı aldıktan sonra gittiği, mağdurun tekrar tapu müdürlüğüne giderek beklemeye başladığı, aynı gün saat 15:30 sıralarında ..’in tekrar mağdurun yanına gelerek paranın yetmediğini 2.000 TL daha paraya ihtiyaç olduğunu bu parayı da vermesi halinde işi biran önce bitireceklerini söylemesi üzerine mağdurun sanık ...e 2000 TL daha para ödediği ve yine beklemeye başladığı, sanıklar gelmeyince tekrar telefon açarak neden Tapu işlemleri için gelmediklerini sorduğumda ...’un kayınbabasının hastalandığını söylediği, sanıkların tutumlarından şüphelendiğim için arsayı tekrar araştırmak için arsanın olduğu yere gittiği, tapuda ismi geçen ... isimli şahsı bulduğu, bu şahıs... isimli bir damadının olmadığını ve kendisine ait arsanın da satılık olmadığını öğrendiği olayda, dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;1- Sanık hakkında temel ceza tayini sırasında hürriyeti bağlayıcı cezanın alt sınırdan belirlendiği halde adli para cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesi ve TCK’nın 168/2. maddesi gereği temel cezanın yarı oranında indirilmesi sırasında adli para cezasının 50 gün yerine hesap hatası sonucu 83 gün olarak belirlenmesi, 2- TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu aykırılık aynı Kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla "100 gün", “83 gün”, “69 gün” ve " 1380 TL" adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla "5 gün", “2 gün” “1 gün” ve " 20 TL" adli para cezası ibarelerinin eklenmesi ve hüküm fıkrasında yer alan; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.