MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Somut olayda; katılan ...'yi Turgutlu'dan arkadaşı olan ... isimli şahsın arayarak "Bir teyze altın bulmuş bu altınları satmak istiyor, ortak olalım, bu altınları alalım" demesi üzerine katılan ...'nin tanık ... ile birlikte altınlara bakmak için Turgutlu’ ya geldiklerinde ...'yu aradıkları ancak kendisinin işinin olduğunu ve kayınbiraderine yönlendireceğini söylemesi üzerine adının...olduğunu söyleyen sanık ... ile buluştukları buradan yine kendisini ...olarak tanıtan bir şahıstan 160 TL karşılığında numune altın alarak geri döndükleri ve bu altının gerçek olduğunu öğrenmeleri üzerine kalan altınları 8000 TL ye almak üzere suç tarihinde Turgutlu ilçesine geldikleri ve kendisini ... olarak tanıtan sanık ... ile hastane önünde buluşarak daha önce numune altın aldıkları yere gittikleri ve burada bidonu teslim alarak ...'a 8000 TL’yi verdikleri ancak bidon içerisinde kum ile ağırlık yapılmış, metal bujiteri malzemelerinin bulunduğu, sanığın katılanları bu suretle dolandırdığına ilişkin mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Katılma talebinde bulunan şikâyetçinin, 5271 sayılı CMK'nın 238/3.maddesi gereğince sanık ve müdafinin görüşü sorulmadan katılan olarak duruşmalara kabulüne karar verilmiş olmasına, duruşmada hazır bulunan sanık ve müdafinin bu hususta herhangi bir itirazının bulunmaması nedeniyle mahkeme tarafından sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına karar verilmemiş ise de; sanığın kasıtlı olarak işlediği suç nedeniyle belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasının hapis cezasının kanuni bir sonucu olması karşısında, infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, Ancak;Sanığın tekerrüre esas alınan adli para cezasına ait mahkûmiyetinin kesin nitelikte olması, adli sicil kaydında başkaca tekerrüre esas alınabilecek sabıkası da bulunmamasına rağmen, mükerrir sayılmak suretiyle yazılı şekilde uygulama yapılması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından sanık ile ilgili tekerrür hükümlerinin uygulanmasına dair bölümün çıkarılması suretiyle sanık hakkındaki hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.