Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21367 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8875 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın kendisini medikal malzemeleri satan bir kişi olarak tanıtıp, yaşlı kişilere aylık bağlatacağını söyleyerek para istediği, şikayetçilerden ...'ye giderek "aylığın var mı, ne ile geçiniyorsun, nakit paran var mı" şeklinde sorular sorduktan sonra çantasından bir dosya göstermek suretiyle kendisinden dosya için 200TL para istediği, bu dosya karşılığında kendisine maaş çektiği bankanın 2.000 TL para vereceğini söylediği, şikayetçinin "param yok" demesi üzerine nakit para olup olmadığını sorduğu ve para yok cevabını alınca buradan ayrıldığı, yine şikayetçi ...'nin evine gidip önce eşinin nerede olduğunu sorduğu, daha sonra "tarlan var mı maaşın var mı, altının var mı" gibi sorular sorduğu, şikayetçinin "altınım var" demesi üzerine, şikayetçiye "o altını bana getir, sana iki gün içerisinde maaş bağlatayım" dediği, şikayetçinin altını vermemesi üzerine buradan da ayrıldığı, daha sonra şikayetçi felçli ...'un yanına giderek maaş alıp almadığını sorduğu ve tansiyonunu ölçtüğü dışarıdan sesler gelmesi üzerine hemen bırakarak dışarıya çıktığı, sanığın hileli davranışlarla şikayetçileri aldatıp kendisine yarar sağlamaya çalışarak dolandırıcılık suçuna teşebbüs ettiğinin iddia edildiği olaylarda, sanık savunması, şikayetçiler ve tanıklar beyanı, teşhis tutanağı ile tüm dosya kapsamına göre, atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine; ancak,5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 25.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.