Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21324 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8549 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık (değişen suç vasfına göre basit dolandırıcılık)HÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Sanıkların Mühye köyünde canlı hayvan besiciliği yapmakta olan katılanın yanına gittikleri ve ... Derneğinden geldiklerini, adak kurban keseceklerini belirtip üç adet canlı hayvanı 7500 TL karşılığında satın aldıkları, ertesi gün tanık ...'ın arabasıyla katılanın adresine gittikleri, verilen talimat üzerine üç hayvanında kesilmiş etleri hazır edilmiş vaziyette tanık ...'ın ... plaka sayılı aracına yükledikleri, katılanı da yanlarına alıp arkadan bir araçla takip ettikleri, telefonla verilen talimat üzerine Pursaklara et yüklü kamyona yönelirken kendileri Etlik civarında bir yerde katılana da "paranı ve makbuzunu getireceğiz sen bekle" yalan beyanı ile uzaklaştıkları, bu arada Pursaklara yönlenen aracın tekrar yön değiştirmek suretiyle Mamak istikametine getirip bir başka araca nakledildikten sonra etlerin satılıp paraya çevrildiği somut olayda, sanıkların hayvanların alımı esnasında ... Derneğinden geldiklerini belirtmelerinin TCK'nın 158/1-d maddesinde belirtilen dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı, bu maddenin uygulanabilmesi için kamu kurum kuruluş, siyasi parti, vakıf veya derneğin yanlızca isminin kullanılması telaffuz edilmesi yeterli olmadığı, bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evrakının makbuzlarının ibraz edilmesi yada bu kuruma ait taşıtın kullanılması, kurumun logosunu taşıyan elbise ve benzeri giyilmesi gibi mağdur üzerinde kurumdan gelindiğine dair bir düşünce oluşturarak aldatılmasını kolaylaştırması gerektiği gerekçeleriyle, basit dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğun, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar, üstsoyu ile diğer kişiler yönünden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanıklar, sanıklar müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından tamamen çıkarılıp yerine, "53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın “c” bendinde yer alan, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" cümlesinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 24.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.