Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 21261 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8583 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Şikayetçinin ... plakalı aracının evinin önünde park halinde iken çalındığı, 04.06.2006 günü müştekinin bir arkadaşı ile birlikte otosunu araştırmak için... ilçesine gittiği ve... adresinde kuaförlük yapan tanık... ile görüştüğü ve arabasının çalındığını arabanın... civarında görüldüğünü belirtip kendisine bu konuda yardımcı olmasını istediği, birlikte ... mevkiinde araştırma için araçla gezmeye başladıkları, bu arada tanık...’in daha önceden tanıdığı sanık ile karşılaştığı ve ona şikayetçinin aracının çalındığını belirtip bu hususta yardımcı olup olamayacağının sorulduğu, sanığın şikayetçiye aracı tarif etmesi ve bulmak için para istemesi üzerine sanığın aracın yerini bildiğini düşünen şikayetçinin 30 TL parayı kontör alması için sanığa verdiği, şikayetçinin eve gidip 270 TL daha para alıp...’in yanına geldiği ve birlikte sanığın bulunduğu yere gidip 270 TL parayı sanığa teslim ettiği, sanığın...’i arayarak arabayı bulduğunu ancak çalan şahısların sahte belgelerle arabayı satacaklarını araca çalan şahısların 900 TL masraf yaptıklarını 1500 TL karşılığı aracı iade edebileceklerini söylediği, tanık...’in şikayetçiye bu bilgiyi aktardığı, daha sonra sanıkla görüştükleri ve aracın satılmamasını şikayetçi ile birlikte geleceklerini bildirdikleri, 05.06.2006 tarihinde şikayetçinin yanında kayınbiraderi olan ... ile birlikte...’in kuaförlük yaptığı iş yerine gittikleri o arada sanığın...’e ...’da bir adres vererek buluşma yerini tarif ettiği, şikayetçinin... ve ... ile birlikte sanığın tarif ettiği Kartal cezaevinin yakınlarındaki bir sitenin yanında bulunan karpuzcunun bulunduğu yere giderek beklemeye başladıkları sanığın kimliği tespit edilemeyen bir şahısla birlikte geldiği ve şikayetçiye emaneti getirip getirmediğini sorduğu, şikayetçinin parayı getirdiğini ancak otoyu görmeden parayı vermeyeceğini söylediği, sanığın aracın kendisinde olmadığını parayı başka şahıslara verip aracı bunlardan alıp getireceğini söylediği bunun üzerine şikayetçinin 1200 TL parayı verdiği, sanığın aracın on dakika sonra geleceğini söyleyip ayrıldığı beklemelerine rağmen aracın gelmediği ve sanığı da telefonundan ulaşılamadığı olayda; dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Sanığın, 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla Kanun'un aynı hükmünü değişik zamanlarda birden fazla kez ihlal ederek haksız menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesindeki isabetsizlik aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Sanık hakkında temel ceza tayini sırasında hürriyeti bağlayıcı cezanın alt sınırdan belirlendiği halde adli para cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesi,2-TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu aykırılık aynı Kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla "90 gün" ve "1800 TL" adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla "5 gün" ve " 100 TL" adli para cezası ibarelerinin eklenmesi ve hüküm fıkrasında yer alan; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.