Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21129 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8763 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, olay tarihinde takım elbise giyerek bir bankaya gittiği, mağdur ...'ın da müşteki ...'tan, senet bedelini bankaya ödemek üzere almış olduğu 750 TL para ve senetle birlikte bankaya geldiği, kendisini banka görevlisi gibi tanıtan sanığın, bankada bekleyen mağdurun yanına gelerek "...'ın yeğeni misin?" dediği ve tanışıklık göstererek "parayı ben bankaya yatırırım, vilayetin ilerisinde ... ... isimli işyeri var, orda sana 1.780 TL'lik çek ve 2.000 TL para verilecek, alıp yanıma gel, üst katta seni bekliyorum" dediği, mağdurun da, müşteki ...'un adını verilmiş olması nedeniyle sanığa inandığı ve 750 TL parayı sanığa teslim ettiği, söz konusu adrese gittiğinde böyle bir yerin olmadığını anladığı, geri geldiğinde sanığın ortadan kaybolduğunu anladığı, bankanın güvenlik kamerası kayıtları incelendiğinde eylemi gerçekleştiren kişinin sanık olduğunun anlaşıldığı, mağdurun da duruşmada sanığı kesin olarak teşhis ettiği, böylece sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, müşteki ve mağdur beyanları, teşhis tutanağı, görüntü kayıtları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Sanığın, suç tarihinden önce işlediği ve adli sicil kaydında yer alan karşılıksız çek keşide etme suçunun, 6273 sayılı Kanun ile suç olmaktan çıkartılarak idari yaptırıma dönüştürülmüş olması nedeniyle silinme koşullarının oluştuğu, diğer kayıtların da suç tarihinden sonra kesinleşmesi nedeniyle sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesi gereğince sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi, 2- 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasına dair bölümün tamamen çıkartılması ile hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.