Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 20873 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8471 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : BeraatDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Şikayetçi ile sanık arasında iş ortalıklığı ve ticari ilişki olması nedeniyle, şikayetçi tarafından bankadan 21.11.2006 tarihli protokole göre kredi çekilerek sanığa verilmesi ve karşılığında 30.11.2006 vadeli 90.000TL miktarlı bononun alınması konusunda anlaşma yapıldığı, şikayetçinin uzun süre beklemesine rağmen evini ipotek göstermek suretiyle aldığı kredinin bankaya ya da şikayetçiye ödenmemesi nedeniyle sıkıntıya düştüğü ve sanık ile görüşmelerinde sanığın kendisini oyalarak ödeme yapmadığı, şikayetçinin sanık hakkında icra takibinde bulunduğu ancak icra takibinin sanığın borca ve imzaya itiraz etmesi nedeniyle durdurulduğu, senetteki imzanın sanığa ait olmadığının tespit edildiği, sanığın, şikayetçinin daha sonra dosyaya sunduğu 28.09.2010 ödeme tarihli 24.000 TL miktarlı lehtarı şikayetçi olan senetteki imzanın kendisine ait olmadığını böyle bir senet vermediğini ve şikayetçi ile aralarında herhangi bir protokol yapılmadığını, protokoldaki imzanın kendisine ait olmadığını beyan ettiği, protokol üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde neticesinde, protokoldeki sanık adına atılı imzanın sanığın eli ürünü olduğunun tespit edildiği, sanığın bu eylemiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; Şikayetçinin sanık ile iş ortalıklığı nedeniyle kredi çektiği ve karşılığında teminat amacıyla sanıktan tanzim tarihi 17.11.2006 olan senedi aldığı ve 21.11.2006 tarihli protokolde senedin vadesinde ödenmemesi halinde tüm borçluların sorumlu olacağının belirtilmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından, kredi çekilen bankaya müzekkere yazılarak, kredinin hangi tarihte çekildiğinin belirlenmesi ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.