Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20869 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8023 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.5237 sayılı TCK'nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa,dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu'nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler,bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.Sanığın, yetkilisi olduğu ...Ltd.Şti. adına ... Bankası Siirt Şubesinden kullandığı araç kredisinin teminatı olarak, şikayetçi ...'in bilgisi ve rızası dışında hazırladığı 30/02/2009 ödeme tarihli, 18.000 TL bedelli, borçlusu ..., alacaklısı ... Turizm Şirketi olan sahte bononun arkasını ciro etmek suretiyle bankaya verip kullandığı, bu şekilde sahte bono tanzim edip hileli hareketlerle şirketi adına kredi tahsis edilmesini sağladığının iddia edildiği olayda, 1-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;Sanığın yetkilisi olduğu şirket ile banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinin 11.02.2008 tarihli olduğu halde, 04.10.2010 tarihli Halk Bankası yazısına göre sanığın suça konu sahte bonoyu 10.06.2008 tarihinde, yani kredi sözleşmesinden sonra bankaya verdiğinin anlaşılması karşısında, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/03/1998 gün ve 6/ 8 – 69 sayılı kararında açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç aldatıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı gerekçesiyle sanığın 223/2-a gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,2-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;Sanığın ikrarı, tanık ve şikayetçi beyanları, ekspertiz raporu ile tüm dosya kapsamına göre, eylemin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanığın sabıkasız oluşu ve sanık hakkında verilen cezanın bir daha suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaat oluşması nedeniyle ertelenmesine karar verilmesi dikkate alınarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 03.02.2009 tarih ve 11-250/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi resmi belgede sahtecilik suçlarında dosyaya yansıyan, ileri sürülmüş ve belgelendirilmiş giderilmesi gereken ölçülebilir, belirlenebilir (somut) maddi bir zarar bulunup bulunmadığının taraflardan sorulup bir saptama yapılmadan, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği gözetilmeden, sanığın işlemiş olduğu resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı "katılan tarafın zararları karşılanmadığı dikkate alınarak" şeklindeki yetersiz gerekçe ile CMK'nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.