Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20794 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7769 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygunlanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 318. Maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.... Limited Şirketi'nin müdürü olarak çalışan sanığın, bu şirket adına tek başına çek keşide etmeye yetkili olmadığı ve şirket adına şirket müdürlerinin en az ikisinin şirket kaşesi altına atacakları imza ile çek keşide edebilecek olmasına rağmen, yaptığı bir alış veriş karşılığında ... İzmit şubesinden verilme 30.04.2009 keşide tarihli 30.000 TL bedelli, 30/06/2009 keşide tarihli 36.000 TL bedelli, 30/07/2009 keşide tarihli 29.287 TL bedelli çekleri keşide ederek katılana verdiği, borcun ödenmemesi nedeni ile katılanın sanık hakkında icra takibi başlatması üzerine, sanığın tek başına imza yetkisinin bulunmadığını beyan ederek icra takibine itiraz ettiği, bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; sanığın savunmalarında, ... şirketinin ortağı olduğunu, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile iş yaptıklarını, katılana da bu kapsamda alt taşeron olarak iş verdiklerini, karşılığında altı adet çek düzenlediklerini, aslında çeklerin çift imza ile imzalanması gerektiğini, fakat diğer yetkili olmadığından katılanın uyarılara rağmen çekleri alma konusunda ısrar ettiğini ve kendisinin imzaları tamamlatacağını söyleyerek çekleri aldığını, çeklerden iki tanesini daha sonra iade ettiğini, bir adet çeki ise ödediklerini, katılanın kusurlu iş yapması nedeni ile belediye işi kabul etmeyince şirketlerinin parayı alamadığını, bu durumu katılana bildirdiklerini, buna rağmen tek imzalı olan üç adet çeki kendilerinden habersiz işleme koyduğundan katılan hakkında Ticaret Mahkemesi'nde ve İcra Hukuk Mahkemesi'nde dava açtıklarını beyan etmesi, ...Turizm Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi yetkilileri olup tanık olarak beyanlarına başvurulan ..., ... ve ...'ın da sanık savunmalarını doğrulaması, ... İcra Müdürlüğü'nün 2009/10248 esas sayılı dosyasının, ... İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2009/702 esas sayılı dosyasının ve ...Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2009/375 esas sayılı dosyasının bu davayı ilgilendiren bilgi ve belgelerinin onaylı fotokopilerinin dosya arasında bulunuyor olması, katılan ...'un 25/12/2009 tarihinde Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığı'nda alınan ifadesinde, daha önce sanığın yetkilisi olduğu şirket tarafından tek imza ile verilen 10/03/2009 keşide tarihli 25.000 TL bedelli çekin ödendiğini belirtmesi, öte yandan hesap sahibi adına müştereken çek keşide etme yetkisi bulunanların, tek imza ile çek keşide etmeleri durumunda, hesap sahibi gerçek ya da tüzelkişinin hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmamakta ise de; Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince imzalayan kişinin çekten kendi adına sorumlu olacağı da dikkate alındığında, sanık Recep'in tek başına keşide ettiği çeklerin, hukuken geçerli çek niteliğinde olmaları nedeniyle ondan çek bedellerinin tahsil edilmesinin de olanaklı olması karşısında; sanığa atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun yasal unsurları itibariyle oluşmadığından sanığın beraatına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, Kabule göre de;Suça konu çeklerin aynı anda verdiklerinin anlaşılması ve mahkemenin kabulünün de bu doğrultuda olması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 43. maddesinde öngörülen zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağının bulunmadığının gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.