Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20296 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3743 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Bilişim sistemleri, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir.Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için,ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir.Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanık ...'in, kendisine ait belirtilen özelliklerde bir araç bulunmadığı halde internette sahibinden.com web sitesinden verdiği ilan ile ..... marka 2007 model aracın satılık olduğunu bildirdiği, müşteki ...'in ilandaki telefondan araması üzerine aracı 28.000 TL'ye alma hususunda anlaştıkları, sanığın 200 TL kapora istemesi üzerine, müştekinin belirtilen miktar parayı sanığın bildirdiği posta çeki hesabına gönderdiği, bir süre sonra sanığın babası olduğunu söyleyen kişinin arayarak, “oğlumdan araç satın almışsın, oğlumun paraya acilen ihtiyacı var, 1000 TL daha gönderebilir misin?” demesi üzerine müştekinin 1000 TL daha aynı posta çeki hesabına gönderdiği, ancak sanığın aracın teslimi ve kalan parayı almak için anlaştıkları adrese gelmediği, sanığın yine internette başka bir isim ve başka bir telefon numarası vererek aracın özelliklerini belirterek verdiği ilan üzerine, aynı marka ve tür aracın 2005 modelini diğer müşteki ...'e 19.500 TL'ye satma hususunda anlaştıkları, müştekinin aracın neden ucuz olduğunu sorması üzerine, kendisinin esnaf olduğunu, ödemeleri olduğunu, acil paraya ihtiyacı olduğu için ucuz verdiğini söylediği, 200 TL kapora istemesi üzerine müşteki ...'in 200 TL'yi sanığın bildirdiği ...'in diğer olayda kullandığı posta hesabına gönderdiği, 1000 TL daha istemeleri üzerine müştekinin şüphelenerek göndermediği, her iki müştekinin gönderdiği paraları sanığın kendisinin aldığı olayda; sanığın müştekilere karşı eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinde öngörülen bilişim sistemlerinin, araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik, görülmemiştir. Sanığın müşteki ...'e karşı eylemini zincirleme biçimde gerçekleştirdiği gözetilmeyerek 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinin uygulanmamak suretiyle eksik ceza tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;TCK’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” cümlesi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA 03.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.