MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Güveni kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü; Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Somut olayda; sanığın, şikayetçinin eşinin dayısı olduğu, uzun süredir şikayetçinin işyerinde çalıştığı ve akrabalık münasebeti nedeniyle şikayetçinin her konuda sanığa güvendiği, olay gün şikayetçinin acilen işyerinden ayrılması sebebiyle kasaya bırakması için içerisinde yaklaşık 80.000 TL olan poşeti sanığa verdiği, bu paradan 6.000 TL'sini şikayetçinin talimatıyla sanığın bankaya yatırdığı, şikayetçinin oğlunun yemin merasimi nedeniyle il dışında olduğu gün sanığın kalan parayı kasadan alıp işyerini terk ettiği, bu paradan 8.000 TL'yi kızına verdiği, durum anlaşılınca kızı ... tarafından paranın şikayetçiye iade edildiği, sanığın hizmet nedeniyle kendisine teslim edilen parayı mal edindiği bu suretle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği anlaşılmakla mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,2-TCK'nın 53/4. maddesi uyarınca hapis cezası Ertelenen sanık için, aynı kanunun 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından adli para cezasının belirlenmesine ilişkin bölümdeki “120 gün”, “100 gün” ve “2000,00 TL" ibarelerinin yerine sırasıyla "5 gün", “4 gün” ve "80,00 TL" ibarelerinin eklenmesi, hüküm fıkrasından TCK'nın 53/1. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.