Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19987 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4082 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;1-Sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;Sanığın yokluğunda verilen 12/10/2010 tarihli kararın sanığa 12/11/2010 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın yasal süresi geçtikten sonra yaptığı 26/11/2010 günlü temyiz inceleme başvurusunun, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,2-Sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Mağdurun, evinin kiraya verilmesi için emlakçı olan sanığa evin anahtarını bıraktığı, sanığın, bir süre sonra evi ..... isimli kişiye kiraladığı, sanığın, kiranın, kiracı tarafından önce kendisine, kendisinin de mağdura ait banka hesap numarasına aktarılacağını söylediği, bu durumdan mağdurun haberdar edildiği, kiracı tarafından sanığa şubat, mart ve nisan aylarında, mağdura verilmek üzere ayrı ayrı üç kere 350 TL para verilmesine rağmen, sanığın mağdurun parasını teslim etmeyerek uhdesinde tuttuğu, böylece hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.... Ceza Genel Kurulu'nun 27/10/2009 tarih ve 2009/6-132 Esas ve 2009/251 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 5237 sayılı Kanun'un 168. maddesinde yer alan “etkin pişmanlık” hükmünün uygulanabilmesi için, sanığın bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi gerektiği, 765 sayılı Kanun'un 523. maddesi, “iade ve tazmin esasına” dayalı bir düzenleme iken, 5237 sayılı Kanun'un 168. maddesi tazminden çok “pişmanlık” esasına dayanmakta olup, pişmanlık sonucu olan iade ve tazminin önem taşıması nedeniyle iade ve tazminin cebri icra yoluyla gerçekleştirilmesi, zararın failin rızası hilafına veya ondan habersiz olarak üçüncü kişilerce giderilmesi gibi hallerde sanığın etkin pişmanlığından söz edilemeyeceği, somut olayda, sanığın, yapılan icra takibi sonrasında mağdurun parasını iade ettiği ve rızai bir teslim bulunmadığının anlaşılması karşısında, etkin pişmanlık koşullarının oluşmadığı dikkate alınarak, TCK'nın 168. madesi gereğince indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayini, kabule göre de, sanığın, zararı, yargılama sırasında giderdiğini belirtmesine rağmen, zararın kamu davası açılmadan önce giderildiği belirtilerek TCK'nın 168/2. maddesi yerine, aynı Kanun'un 168/1. maddesi gereğince indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayini hususu ile sanığın, 5237 sayılı TCK'nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla Kanun'un aynı hükmünü değişik zamanlarda birden fazla kez ihlal ederek haksız menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi hususundaki isabetsizlikler, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;a-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,b-5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,c-... Ceza Genel Kurulu'nun 08.04.2008 tarih ve 57/74 E. K. sayılı kararında da belirtildiği gibi, 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesine aykırı olarak, suç tarihinden önce kesinleşen başkaca sabıkası bulunmayan sanık hakkında, suç tarihinden sonra kesinleşen ilamın tekerrüre esas alınarak, sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla “365 gün”, “121 gün” ve “2.420 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün” , “ 1 gün” ve “20 TL” adli para cezası ibaresinin eklenmesi ve hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek ve TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkartılmak suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.