Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17916 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7966 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Katılanın, sanıktan satın aldığı 1000 metre küp kereste karşılığında verdiği 910,00 TL bedelli senette tahrifat yapan sanığın senet bedelini 1.910,00 TL haline getirip... İcra Dairesinin 2009/10898 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığının iddia edildiği somut olayda; sanığın soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının huzurunda yaptığı savunmasında suça konu senette tahrifat yapılmadığını, başından beri 1.910,00 TL olarak düzenlendiğini söylemesine karşın, yaptırılan bilirkişi incelemesinde senedin bedel hanesinde tahrifatın yapıldığının ortaya konulması üzerine, bu kez de mağdurun bilgisi ve rızası dahilinde senet bedeline “1” rakamını kendisinin eklediğini beyan etmesi, mağdurun 15.09.2010 tarihli duruşmada şikayetinden vazgeçtiğini, senet üzerindeki eklemeden haberinin olduğunu söylemesine karşın, daha sonraki duruşmalarda vekilinin beyanı ve mahkemenin kabulünde de belirttiği üzere mağdurun hakkındaki icra takibinin kaldırılacağına dair sanık ile aralarındaki anlaşmaya istinaden farklı beyanda bulunması, mağdurun senet üzerindeki düzeltmeye ilişkin bilgisini gösterir herhangi bir parafının da bulunmaması karşısında; resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Uygulama maddesi olarak TCK'nın 158/1-d maddesi yerine, TCK'nın 158/1-b maddesinin gösterilmesi,Sanık hakkında ilerde bir daha suç işlemeyeceği yönünde kanaat elde edilmediği ve suçtan doğan zararı gidermediği için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmediği belirtilirken, TCK'nın 51/1-b maddesi gereğince ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde kanaat elde edilmesi koşulu bulunan erteleme hükümlerinin uygulanması ve bu uygulama esnasında da TCK'nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmü nedeni ile ertelemenin şikayetçinin zararın giderlemesi veya tazmini şartına bağlanamayacağının gözetilmemesi suretiyle çelişki yaratıldığı gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/ 11-250 Esas, 2009/13 Karar sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde mahkemece kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararların esas alınması, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; sanığa yüklenen resmi belgede sahtecilik suçundan doğan herhangi bir maddi zararının bulunmadığı gibi nitelikli dolandırıcılık suçunun da teşebbüs aşamasında kaldığı dikkate alınarak, adli sicil kaydına göre sabıkası bulunmayan sanık hakkında “zararın giderilmediği” şeklindeki yasal olmayan ve yetersiz gerekçe ile ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.