Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17869 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1976 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.TCK'nın 158. maddenin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir. Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, ya da o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…. Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında başsavcının, kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hâkimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK'nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (Müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.Sanık ...'in, mağdur ...’e ... Parti İl Gençlik Komisyonu’nda görevli olduğunu, ayrıca ... Orman Bölge Müdürlüğü’nde şef koordinatörü olarak çalıştığını, bu nedenle Manisa Orman Müdürlüğü’ne bağlı ... kurumunda kendisini işe aldırabileceğini belirterek mağdurdan 40,00 TL para aldığı; yine ... ile tanıştığında ona Karşıyaka Orman Bölge Müdürlüğü’nde çalıştığını, ayrıca ...Milletvekili ... yi tanıdığını ve yakınlarını işe aldırabileceğini söylediği, bu teklifi bir fırsat olarak değerlendiren mağdur ...'ün oğlu olan mağdur ... ile diğer mağdur ...'a durumu anlattığı, her iki mağdurun sanığın kendilerinden istediği 50’şer TL parayı ...'ün işyerinde aynı anda teslim edipilaveten iki adet fotoğraf ve kimlik fotokopilerini de verdikleri, ancak sanığın mağdurları herhangi bir işe yerleştirmediğinin iddia edildiği olayda; 1-Sanığın mağdurlar ..., ... ve ...’a yönelik eylemleri nedeniyle kurulan hükme ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Sanığın, Manisa Milletvekili olan ... yi tanıması nedeniyle mağdurları işe aldırabileceğini belirterek menfaat temin etmesi şeklindeki eyleminin, TCK’nın 158/2. maddesi delaletiyle 158/1. maddesinde yer alan dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; a)Sanık hakkında bozma ilamı üzerine yapılan yargılama sonucunda kurulan hükümde, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden uygulanması gereken 326. maddesi gereğince sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının korunması gerektiğinin gözetilmemesi, b) Sanık hakkında takdir edilen adli para cezasının gün karşılığı hesabı sırasında, TCK’nın 52. maddesi yerine, hatalı olarak aynı kanunun 50/1-a. maddesinin gösterilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ile müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün görüldüğünden, hüküm fıkrasında yer alan adli para cezasının belirlendiği 2-e bendinden sonra gelecek şekilde “5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden uygulanması gereken 326. maddesi gereğince sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının gözetilmesi gerektiğinden, sonuç olarak 8 ay 10 gün hapis ve 20 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ifadesinin eklenmesi ile hüküm fıkrasında adli para cezasının gün karşılığının belirlendiği bentte yer alan “50 (1-a)” ibaresinin çıkarılarak yerine “52.” denilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 2- Sanığın mağdur ...’e yönelik eylemi nedeniyle kurulan hükme ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden uygulanması gereken 326. maddesi gereğince sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının gözetilmesi gerektiği; somut olayda ise, ikinci hükmün sonuç ceza yönünden daha lehe olduğu dikkate alındığında, bu yönde bozma talep eden tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşankanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; a)Sanığın, herhangi bir siyasi partinin veya kamu kurum veya kuruluşunun maddi varlığını kullanmayarak, yalnızca ... Parti İl Gençlik komisyonunda görev yaptığını ve Orman Bölge Müdürlüğü’nde şef koordinatörü olduğunu beyan etmesi karşısında; eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmesi suretiyle aynı kanunun 158/1-d. maddesi gereğince mahkumiyet hükmü kurulması,b)Sanığın şikayetçi ...’den işe yerleştirme karşılığında 40,00 TL almasından sonra, kendilerini tanıştıran ...’nın yanında şikayetçiyi telefonla arayarak işinin bu parayla halledilemediğini, kadroya alınması için 200,00 TL daha gerektiğini söylemesi üzerine şikayetçinin taksitlendirme yapıldığı takdirde ödeyebileceğini belirttiği, daha sonra eşinin sanığa inanmadığını söylemesi nedeniyle 200,00 TL parayı vermediğinin anlaşılması karşısında; sanığın aynı mağdura yönelik değişik zamanlarda gerçekleştirmiş olduğu eylemleri nedeniyle TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, c)Sanık hakkında takdir edilen adli para cezasının gün karşılığı hesabı sırasında, TCK’nın 52. maddesi yerine, hatalı olarak aynı kanunun 50/1-a. maddesinin gösterilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.