Tebliğname No : 11 - 2011/50607MAHKEMESİ : Niğde 2. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 14/06/2010NUMARASI : 2009/611 (E) ve 2010/508 (K)SUÇ : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıd??r. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır. Somut olayda; katılanın, Eski Müze caddesinde yürüdüğü sırada sanık İ.. G..'ün katılanın elinden tutarak "ana sen beni tanımadın mı? Ben senin büyük oğlunun asker arkadaşıyım." dediği, katılanın sanığa kendisini tanıyamadığını söylemesine rağmen sanığın "Nasıl tanıyamadın, ben senin evine geldim" diyerek katılanı tanıdığı hususunda ikna ettiği, daha sonra katılana "Benim babam hacca gidecekti, ancak gitmeden vefat etti, bu nedenle biz bir hayır yapmak istiyoruz." dediği ve katılan ile birlikte yürümüye başladıkları, aynı cadde üzerinde bulunan bir apartmanın içerisine girdikleri, bu binanın tamamının dayısına ait olduğunu söyleyerek dayı diye seslendiği, bunun üzerine diğer sanık M.. A..'nın yanlarına geldiği, sanık İbrahim'in Muhittin'den para istemesi üzerine, Muhittin'in elindeki siyah poşetten bir deste 100 TL'lik para çıkararak İbrahim'e verdiği, İbrahim'in de katılana dönerek "Teyze sen şu kolundaki bilezikleri çıkar, bunu para ile devir yapacağız, sen bilezikleri harcayamayacaksın, sadece paraları harcayacaksın." dediği, katılanın da kolunda bulunan 2 adet 90 gr ağırlığındaki 22 ayar bileziklerini çıkardığı ve sanık İbrahim'e verdiği, sanığın elindeki para ve bileziklerle apartmanın merdivenlerden yukarıya çıktığı, diğer sanık Muhittin'in ise katılanın yanında kaldığı ve birkaç dakika sonra katılana "Şimdi ikinci kata çık, seni yukarıda bekliyor, sana daha para verecekler." diyerek katılanı üst kata yönlendirdiği, katılanın ikinci kattaki dairenin kapısını çaldığı, daireden bir bayanın çıkarak olaydan haberinin olmadığını söylediği, sanıkların bu sırada katılana ait bileziklerle birlikte apartmandan çıktıklarının iddia ve kabul olunması karşısında; sanıkların eylemlerinin temas ettiği, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde, hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanık İbrahim müdafii ile sanık Muhittin'in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 28/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.