Tebliğname No : 15 - 2011/279488MAHKEMESİ : Ankara 8. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 07/06/2011NUMARASI : 2011/15 (E) ve 2011/187 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen,Kamu kurum ve kuruluşlarının,kamu meslek kuruluşlarının,siyasî parti,vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi,bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının,ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi,basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için,eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.Sanığın, F. G.isimli şahıs adına Antakya Devlet Hastanesi'nde tabip S. A. tarafından düzenlenmiş gibi sahte oluşturulmuş reçete ile şikayetçi G. İnal’a ait Y.P. isimli eczaneye giderek, kendisini N. Ş. olarak tanıtıp reçetede yazılı ilaçları almak istediği, şikayetçi ve eczanede kalfa olarak çalışan tanık T.. A.. tarafından reçete sahibi ile kendisinin soyadının neden farklı olduğunun sorulması üzerine reçete sahibinin ablası olduğunu, evlendiği için soy isminin değiştiğini söylediği, sanığın nüfus cüzdanının istenilmesi üzerine sanığın, annesinin İbn-i Sina Hastanesinde tedavi gördüğünü, annesinin yanında refakatçi olarak kaldığını ve nüfus cüzdanının yanında olmadığını, bir saat sonra kimliğini ve muayene katkı payını getireceğini söyleyerek reçetede yazılı ilaçları eczaneden alıp bir daha geri gelmediği, daha sonra eczacılar odasından gelen uyarı yazısında Antakya Devlet Hastanesi'nden alınan ve sahte olduğu bildirilen belge, reçete ve raporlar konusunda dikkatli olunması gerektiğinin belirtilmesi üzerine sanığın Y. P. eczanesine vermiş olduğu reçetenin de mail içerisinde gönderilen sahte reçeteler arasında olduğunun tespit edildiği ve daha sonra sanığın bir kısım sahte reçete, sahte oluşturulmuş doktor kaşesi ve sahte dökümanlar ile birlikte Eskişehir ilinde yakalandığının iddia edildiği olayda, 1-Sanık tarafından verilen temyiz dilekçesinde, Antakya Devlet Hastanesi psikiyatri bölümünde halen tedavi gördüğünü belirtip ceza ehliyeti olup olmadığı hususunun tespitini talep etmesi ve dilekçe ekinde bulunan 29/07/2010 tarihli,Antakya Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı tarafından verilmiş rapora göre sanığın psikiyatri polikliniğinde 22/08/2006 tarihinden beri tedavi gördüğü, sanık hakkında “obsesif kompusif bozukluk ve atipik affektif bozukluk” tanısı konulduğu, bu rahatsızlığın kişinin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama, davranışlarını yönlendirme yeteneğini etkileyebileceğininin belirtilmiş olması karşısında sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığı konusunda rapor alındıktan sonra sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,2-Sanığın sahte reçete ile ilaç temin ederek kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçu kastıyla hareket etmesi karşısında sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-e ve 35 maddeleri gereğince kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle aynı Kanunun 158/1-d maddesinde düzenlenen kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,3-Kabule göre de, hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde, ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.