Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17182 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1620 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2011/54872MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 12/03/2010NUMARASI : 2009/228 (E) ve 2010/87 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir.Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamıyacaktır.5237 sayılı TCK'nun 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi ,nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın,sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır.Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa,basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.Sanık A.. K..'nin, suç tarihinden önce diğer sanık Ç.. Ö..'den sahte kimlik tanzim etmesini istediği, sanık Ç.. Ö..'in de müşteki B.. K.. adına, üzerinde sanık Ali İhsan'ın fotoğrafı bulunan sahte kimliği tanzim edip sanığa verdiği, sanık Ali İhsan'ın sahte kimlikle D.Zincirlikuyu şubesine müracat ederek kredi talebinde bulunup 10.100 TL kredi çektiği, bu şekilde gerçekleşen eylemlerinin resmi belgede sahtecilik ve bankayı aracı kılmak suretiyle dolandırıclık suçunu oluşturduğu iddia edilen olayda; sanık A.. K.. hakkında çıkarılan yakalama emri üzerine savunması tespit edilen sanığın, kardeşi olan E. K. ile arasında husumet bulunduğu, kendisi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi gördüğü sırada kardeşinin kendisinin fotoğraflarını temin edip sahte nüfus cüzdanı kullanarak atılı suçları işlediğine dair savunması ile diğer sanık Ç.. Ö..'in de yargılama sırasında kendisine gösterilen fotoğrafın tanıdığı A.. K..'ye ait olmadığına dair beyanı karşısında, maddi gerçeğin şüpheye yer bırakmayacak şekild açığa çıkarılması bakımından sanık A.. K..'nin savunmaları usulünce araştırılarak, doğruluğu halinde İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2008/359 esas sayılı dosyası da belirtilerek E. K. hakkında suç ihbarında bulunulup, dava açılması halinde dosyalar birleştirilerek sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden,Kabule göre de;Sanıkların aynı kimlik belgesini kullanarak iştirak halinde başka bir banka şubesinden kredi almak için teşebbüste bulunma eylemleri ile ilgili olarak cezalandırılmalarına karar verilen İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2008/359 esas sayılı dosyası getirtilip ayrıntılı özeti tutanağa geçirilmeden, bu davayı ilgilendilen bilgi ve belgelerin onaylı suretleri alınıp dosyaya konulmadan, Denizbank Zincirlikuyu şubesine ait kredi dosyası aslı getirtilip belgeler üzerinde yazı ve imza incelemesi yapılmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, katılanın vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.